Kıble yürekli, Hilâl bakışlı, “Gül” gönüllü,

Turan düşünceli ve “Kitap Şuuru”na sahip;

Türk’ün yürek sesi, Türk Dünyası’nın  ilim nefesi,

Türk milliyetçiliğinin son efsânesi,  ülkücü hareketin bilgesi

ve bir Osmanlı çelebisi olan bu güzel insanın azîz hâtırasına…

* * *

O; aynı zâviyeden bakarak “Cumhuriyeti kuranlarla yollarını ayırdıktan sonra, siyâset dâhil bütün dünyaya sırtını dönerek; ‘İslâm’ın Kalesi ve kahramanları’ dediği Türk Milleti’nin îmanını kurtarmak işini üstlenen, 1925’ten ölümüne kadar bütün ömrü hapislerde, sürgünlerde geçen, ama eğilip bükülmeyen, hizmetinden bir adım dahi geri adım atmayan” bir başka ideâlist insan, “Türk Milleti içinden başlayarak, Müslümanların îmanını yenilemeye çalışan, yâni bir îman müceddidi”[1]ni de yazdı.  O; Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ni de; her türlü peşin hükümden uzak, ideolojik yaftalardan âzâde ve  ilmî ölçülere bağlı kalarak; “Onun kişiliğinin de, bir örnek insan olarak bilinmesi ve yeni nesillere anlatılması gerekir”[2] diyerek kitaplaştırdı.  Nevzat Kösoğlu; “Said Nursî, şüphesiz sıra üstü bir insandır; açık, keskin ve farklı. Öğrenim süreci, yaşama biçimi, iddiaları alışılmışın ölçülerine sığmaz.”[3] değerlendirmesinde bulundu. Ve  Said Nursî’yi; kendi vehmini tartışılmaz doğru, kendi cehlini ilim, kendi ideolojik şartlanmışlıklarını hakîkat diye takdim eden birilerinin ona yapıştırmak istediği ‘Kürtçülük’ suçlamasının haksızlığını, objektif değerlendirmeler ve  doğru bilgiler ışığında kaleme alınmış olan; Bediüzzaman Said Nursî”  isimli eserinde anlattı.  Nevzat Kösoğlu, “Tesir gücü, velâyet gücüdür.”[4]  dediği Said Nursî’yi, -dışarıdan bakan bir ilim adamı olarak- gerçek kimliği ve kişiliğiyle milliyetçi câmiaya tanıttı…

İşte böyle velut bir mütefekkiri, müstesna bir müellifi, büyük bir mefkûreciyi, gerçek bir mücahidi ve mübârek bir insanı “gayb” ettik… Mustafa Çalık dostumuzun ifâdesiyle;   “Türk ve İslâm Âlemi, son yarım asrın en büyük ve en değerli adamını kaybetti.” O; “Yalnız büyük bir fikir adamı değildi, bir millet adamıydı, maneviyat büyüğü idi; millî ve mânevî bir mürşitti; mürşitlik iddiası olmayan bir mürşit”ti… O;Milliyetçilik iddiasındaki herkesten daha millî, ‘İslâmcılık’ iddiasındaki herkesten daha Müslüman”[5] olan bir güzel insandı.

Nevzat Kösoğlu’na, böyle müstesnâ ilim, irfan, fikir, aksiyon, gönül ve dâvâ adamına; Türk diline ve kültürüne yaptığı çok önemli katkılardan, ilmî ve edebî çalışmalarından dolayı 2009 yılında TBMM tarafından “Türk Kültürü’ne Hizmet Ödülü” verildi. Türk Ocakları’nın 41. Olağan Kurultayı’nda ise Hamdullah Suphi Tanrıöver Kültür Ödülü” de Nevzat Kösoğlu’na takdim edildi. Ayrıca Uluslararası Türkçe Derneği  (TÜRKÇEDER) tarafından her yıl verilen “İsmail Gaspıralı Türk Dili Ödülü”ne de  2012 yılında Nevzat Kösoğlu lâyık görüldü.

* * *

Ve bütün bunları yazdıktan sonra şimdi söyleyeceğimiz, -belki de daha ilk baştan ifâde etmemiz gereken- bir husûs vardı ki o da şudur:  Medeniyetimizin bize verdiği terbiyeye göre; “Dilin zekâtı hayır söylemektir.”, ancak bütün bu yazdıklarımız sadece hayır söylemek ya da  “Ölülerinizi hayırla yâd ediniz.”[6]  Nebevî emrini yerine getirmek adına değil, bir hakkı hak sahibine tevdi sadedinde yazılmıştır.  Zâten bütün bu ifâdelerimize; üstte mavi gök, altta yağız yer ve onu  yakından tanıyan  herkes, özellikle de kadim ülkücülerin cümlesi şahâdet edecektir… Şurası muhakkaktır  ki; Nevzat Ağabeyin kıratında mütefekkirlerin, dâvâ adamlarının  ve ideâlistlerin kadr ü kıymeti  kendi çağında yaşayanlar tarafından bilinmese bile, elbette ki bu büyük insanların hakkını bizatihi tarih teslim edecektir.

Türk Milleti tarafından hep hayırla yâd edilecek olan Nevzat Kösoğlu Ağabeyimiz de, şâirin;

“Ne kervan kaldı ne at, hepsi silinip gitti,

İyi insanlar iyi atlara binip gitti.”[7]

 

dediği bahtiyâr insanlardan birisiydi.

Devamı Haftaya 6. Bölümde



[1] Nevzat Kösoğlu, Bediüzzaman Said Nursî Hayatı-Yolu-Eseri, 253

[2] Nevzat Kösoğlu, a.g.e., 14

[3] Nevzat Kösoğlu, a.g.e., 296

[4] Nevzat Kösoğlu, a.g.e., 297

 

[5] Mustafa Çalık, Mürşid’in Ardından, www.turkiyegunlugu.net, 10 Ekim, 2013

[6] Tirmîzî, Cenâiz, 34

[7] Necip Fâzıl Kısakürek, Çile, Boş Ufuklar, 237