Bizim görevimiz eleştirmek. Ama uyararak, ama yol göstererek, ama yön vererek, ama yapıcı olarak. Yoksa kimse padişahın püsküllü oğlu değil. Müstahaksa şayet, neden olmasın! Atanmışlar kadar seçilenler, seçilmişler de eleştiriden nasibini alacak, gerekiyorsa tabi. Zaten durduk yerde de kimsenin kimseyi eleştirmek için can attığı yok. Öyle, “Yahu, canım sıkılıyor, dur da şu belediye başkanlarına iki sallayayım, nasıl olsa bu tür eleştiriler prim yapıyor, okunuyor. Bir eleştiri yazıyı döşeneyim!” demek için de yazı yazılmaz, yazılmamalı.

Ancak her kim olursa olsun, hak edenin de hahını avucuna vereceksin. Zaten vermezsen, senden bir halt olmaz. Kaldı ki kamuoyunun beklentisi de bu yolda.

Bu yolda ama gelenin keyfi için de geçmişe kalkıp sövülmez. Ezber bozmak için, birilerinin; “Vay be, iyi sallamış vallahi, helal olsun!” demesine de fırsat vermemek için, eleştiriyi de dozunda, kıvamında bırakmak lazım.

Eleştirdiğinde, hahını avucuna verdiğinde, hem adliye koridorları seni beklerken, hem de vicdanında mahkûm olmak var işin içinde. Durduk yerde, birilerinin keyfi yerine gelsin, birilerinin gönlü olsun diye ne ısmarlama yazı yazılır, ne de sipariş üzerine eleştiri yazısı bilgisayara dökülür.

Daha aradan iki ay geçmiş. Sabret, bekle!

Taşlar yerine otursun, herkes sorumluluk ve görev alanında kendini teraziye koysun, yerini yurdunu, elamanını tanısın. Neler yapacaklarına karar versinler. Planlı, projeli çalışmaksa ki bütün mesele, zaten öyle olmalı, bandır palas yola çıkılmayacak.

Gerek büyükşehir belediye başkanı, gerekse merkezdeki iki belediyenin ilçe başkanları, bu kentin insanları. Onların yüreğinde, aklında fikrinde hizmet olduğunu biliyoruz. Bunun için, onlara zaman tanımalı, fırsat vermeliyiz. Yanlışları olursa, eksiklikleri görülürse, eleştiri için de zaten kimseden izin alacak değiliz.

Ancak, bir küçük notu buraya sıkıştırmam gerekirse, hükümsüz bir imar planı ile karşı karşıya olan kentte, insanlar ranttan, çıkartan söz ederken, bu mesele sayın Fatih Mehmet Erkoç’un başını ağrıtacağa benziyor. İmar müdürlüğünde çalışanları ve komisyondakileri frenlemesi lazım! Daha fazlasını öğrenmek isteyenler,yazarımız sayın Mustafa Karaaslan’ın yazılarını okursa, ne demek istediğimiz daha net anlaşılır. Biraz dikkat, çokça ihtimam, daha fazla denetim…

Şimdilik bu kadar!

Dedik. Evet, daha arkadaşların kırkları bile yeni çıktı. Zaman her şeyin ilacı. Yüce Rabbim, sabredeni, kanaat edeni, sebaat edeni çok severmiş.

O vakit bekleyin. Erken öten horozun başının kesileceğini bilmiyor musunuz?