Üç Kurtuluş – Fatih Erdoğan

25 Ocak 2013 Cuma günü başlayan ‘Yarıyıl Tatili’ 11 Şubat 2013 Pazartesi günü sona eriyor. Yarıyıl Tatili için geçici olarak kapanan okullar yeniden açılıyor. 14 Haziran Cuma gününe kadar devam edecek olan 2. Yarıyıl döneminin...

25 Ocak 2013 Cuma günü başlayan ‘Yarıyıl Tatili’ 11 Şubat 2013 Pazartesi günü sona eriyor. Yarıyıl Tatili için geçici olarak kapanan okullar yeniden açılıyor. 14 Haziran Cuma gününe kadar devam edecek olan 2. Yarıyıl döneminin Öğretmenlerimize, Velilerimize, Sevgili yavrularımıza ve tüm Eğitim Çalışanlarına hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle Milli Eğitim Bakanlığına atanan Sayın Nabi Avcı ya başarılar diliyorum. Sayın Avcı bir eğitimci olmamasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığına yabancı birisi de değil.

24. Hükümetin Milli Eğitim Komisyon Başkanı.

Bu gün yazımın başlığından da anlaşılacağı gibi üç kurtuluş gününden bahsetmek istiyorum. Kurtuluş 1: Türk Milli Eğitim Sistemini allak bullak eden, onulmaz yararlar açan Sayın Ömer Dinçer koltuğunu Komisyon Başkanına kaptırdı gitti. Millet ve Teşkilat Dinçer’den kurtulmuş oldu. Buna rağmen önümüzdeki dönemde gerek Sayın Nabi Avcı’nın gerekse Milli Eğitim Camiasının işi çok kolay gözükmüyor. Bu yüzden yine dualara ihtiyaç olacak. Allah hepimizin yardımcısı olsun.

ÇETE BAYRAMI

 

Kurtuluş 2: Çete Bayramı, bir başka deyişle ‘12 Şubat Maraş’ın Kurtuluş Günü.’ 93 Yıl önce yurdunu istila eden İngiliz, Fransız ve yerli işbirlikçileri Ermenilere karşı kazanılan zaferin yıl dönümü. Maalesef eski heyecanı kalmadı. Bu günler, on yıl öncesine kadar ‘Milli Duyguların’ doruğa çıktı günlerdi. Maraş’ta yediden yetmişe kim varsa çete kıyafetlerini giyer, silahlarını kuşanır günler öncesinden bayramını kutlamaya başlardı. Torun, evlat ve baba el ele tutuşur, davul ve zurnalar eşliğinde halaylar çekerek sokak sokak gezerlerdi. Genç çetelerin vurgun oldukları kızların evlerinin önünde çektikleri halaylar ise görülmeye değerdi. Sevdalandığı kızın pencere kafesinin ardından kendisini izlediğini bilen genç halayını ibadet neşvesiyle oynardı. Coşkusu dünyalara yeterdi.

Çete Bayramları münasebetiyle Maraşlılar hem evlatlarına hem de istilacı devletlere mesajlar verirlerdi. Davul ve zurnalar eşliğinde oynana birbirinden güzel (danslar) halaylarla bağımsızlıklarına ne denli düşkün olduklarını gösterirken, sıktıkları silahlarla da İngiliz’ine, Fransız’ına, Alman’ına ve Ermeni’sine; ‘Sizi ve ecdadımıza yaptıklarınızı unutmadık. Kıyamete kadarda unutmayacağız. Elde silah, belde kılıç yediden yetmişe biz buradayız. Tekrar bir gaflete düşüp bu toprakları istilaya kalkarsan Çetelere bak ve başına neler geleceğini gör’ derlerdi.

Kurtuluş Bayramı Kutlamalarındaki ‘bu ruh’ yok edildi. Türk’e ve Türklüğe dair ne varsa mancınıkla fırlatılıp çok uzaklara atıldı. Belediye zabıtaları çarşıda dükkân dükkân gezerek esnafı işyerlerine bayrak asmaları yönünde uyarmış. Ne gam. Önce Milletin Milliyetçi duygularını yok et sonrada zabıta marifetiyle bayrak astırmaya çalış. Aymazlığın böylesine ne denilebilir ki. Allah nasıl bilirse öyle yapsın bunları.

İNSAN VE İNSAN’IN KURTULUŞU

3. Kurtuluş: Mesnevi'nin ikinci cildinde 1416 No.lu beyitlerle başlayan kısımda Mevlâna der ki: ‘insanın vücudu, içinde yırtıcı hayvanların dolaştığı bir ormana benzer. Parçalanmamak, yok olmamak için çok uyanık bulunmamız lâzım. Bizim vücudumuzda binlerce kurt, binlerce domuz, temiz, pis, güzel, çirkin binlerce sıfatlar vardır.

Hangi sıfat galip gelirse biz onun hükmü altına gireriz. Zaman olur, insanın içinde bulunan kurt harekete geçer ve insandan kurtluk zuhur eder. Zaman olur, insan, ay gibi Yusuf yüzlü bir güzel haline gelir. İyiliklerle, kinler, kötülükler gizli bir yoldan gönüllerden gönüllere akıp durmaktadır. Kalpte her an bir çeşit şey baş gösterir. İnsan bazen şeytanlaşır, bazen melekleşir. Bazen   tuzak   kesilir, bazen yırtıcı  hayvan olur.’Anlaşılıyor ki Mevlâna’ya göre insan, mutlak olarak iyi de değildir, kötü de. Bazen iyidir, bazen kötüdür.

Hazreti Mevlana bu günlerde ülkemizde yaşanan ‘Vatan, Bayrak, Milliyet, Hak ve Adalet’ olguları karşısında her şeye para nazarıyla bakan insanlara ne derdi acaba? Ne diyeceği elbette meçhul değil.  Mevlana bu gibilerine Mesnevi'nin ikinci cildinin 1361 No.lu beyitlerinde şöyle sesleniyor:

Ey teni bulaşmış kişi, gönül havuzunun kenarına dön, dolaş, insan, havuzun dışında iken nasıl temizlenir? Havuzdan uzak düşen kişi nasıl paklanır? O adam iç temizliğinden bile uzak düşmüştür. Bu havuz gönül havuzudur ama bu havuzdan hakikat  denizine  gizli  bir  yol  vardır. Gönül ten havuzunda çamura bulandı. Fakat ten gönül havuzunda temizlendi.’

Kurtuluşlarımız daim olsun. Vatana ve Millete hayırlı olsun. Yurdumuz ve gönüllerimiz bir kez daha istila edilmesin. Edilmesin, çünkü yeni kurtuluş mücadelesi verecek halimiz bırakılmadı...

Yazarlar Haberleri