Olağanüstü Hal Kararı alınmasının ardından kanun hükmünde kararname ile kapatılması kararlaştırılan dernekler arasına sehven, yanlışlıkla, kazara Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi de dâhil edilmiş ve 30 dakika (yarım saat) kapalı kalmıştır.
Genel Merkez yetkilileri ve hususen bu kuruluşun şeref başkanı D. Mehmet Doğan’ın Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı birimlerini Türk bürokrasisinde görülmemiş bir hızla arıyorlar. Yarım saat içinde tutanağın iptali için Kahramanmaraş Valiliğine tâlimat geliyor.
Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi'nin Kamuoyuna Duyurusu”nu paylaşmak istiyorum:
“OHAL kapsamında çıkartılan kanun hükmünde kararnameyle FETÖ'cü yapılanmayla irtibatlı çeşitli kurumların, derneklerin kapatılmasına başlandığı kamuoyunun mâlûmudur. 23 Temmuz 2016 Cumartesi günü ilk operasyonlarda kapatılan dernekler arasında tavrı ve faaliyetleri her bakımdan açık ve net olan Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi de maalesef yer almıştır. Ancak yapılan yanlış derhal fark edilmiş ve aynı gün hatta aynı saat içerisinde kayıt altına alınan tutanak iptal edilerek derneğimizin kapatılmadığı bildirilmiş ve çeşitli medya kuruluşlarıyla resmî gazetede yayınlanan listede sehven yer aldığı ifade edilmiştir.
Hem kurumsal olarak Türkiye Yazarlar Birliği ve Şubelerinin, hem de derneğimizin değerli mensuplarının devlete, millete zarar verecek herhangi bir ihanetle ve şerefsizlikle ilgisi olmamıştır, olamaz. Şubemiz üyesi yazarların gerek telif faaliyetleri gerek sosyal medyadaki yayınları iddiamızın en açık kanıtıdır. Türkiye Yazarlar Birliği kırk yıllık şerefli mazisinde olduğu üzere devletinin ve milletinin hakkının, hukukunun, değerlerinin yanında olmuştur ve olmaya devam edecektir. Kahramanmaraş Şubesi de FETÖ'cü yapılanmaya karşı, sürecin başından itibaren en net karşı tavrı ortaya koyan kurumdur. Bu terör örgütünün her türlü faaliyetinin, milletimizin kökleri ve değerleriyle taban tabana zıt anlayışının, zihniyetinin tasfiye edilmesini canı gönülden destekliyoruz.
Bizler devletimizle, milletimizle bağı her daim kavi ve gönülden olan insanlarız. Bu süreçte bu anlayışla mücadele ediyoruz. Şunu da ifade edelim ki kadim köklerimize olan bağlılık şuuruyla bize atılan iftiranın izale olacağına inancımız tamdı. Kaldı ki aynı saat içerisinde sehven yapılan bu hatadan dönülmüştür. Bu hatanın arkasında, bu yapılanmaya en net karşı tavrı koyan kurumumuza yönelik herhangi bir komplo var ise bunun hukukî takipçisi olacağımızı ve bu şerefsiz elle gerekli mücadeleyi, devletimiz ve milletimiz adına yapacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı”
İsmail Göktürk
Darbelerin ardından böyle trajikomik hâdiseler yaşanacağını, kurunun yanında yaşta yanacağını, aceleden birçok hatalar yapılacağını, sapla samanı ayıramayan, dernek isimlerini karıştıran bazı mantalitesi düşük memur ve bürokratın hata yapma faciasına sebep olacağını üç darbe görmüş “soğuk savaş dönemi” neslinden biri olarak âcizane iyi bilirim. 12 Eylül 1980 Darbesinde memur ve askeriyenin yaptıkları ve sonra kabullendikleri hataları anlatmak uzun sürer. Sadece bir misal:
1978 Kahramanmaraş Olaylarının ardından “hata” olduğu resmî birimlerce kabul edilen bir masum kişiyi aynı şehrin gözaltı mekânlarında üçüncü gün zor bulabildiğimizi hatırlatıp geçiyor ve sözü, hataya kurban olan ve sonra müdavimlerince coşkuyla dualarla tekbirlerle açılan Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi’nin celâdetli ve fikirli başkanı öğretim görevlisi İsmail Göktürk’e bırakıyorum:
“Aziz dostlar. Cenabı Allah aziz milletimize ve yüce devletimize zeval vermesin. Bağdat’a kalmadan devlet-i âliye anında yanlışını düzeltti. TYB Kahramanmaraş şubesi kapatılmadı. Ne kurumsal olarak Türkiye Yazarlar Birliği ve Şubelerinin, ne de derneğimizin değerli mensuplarının devlete, millete zarar verecek herhangi bir şerefsizlikle ilgisi olamaz. Kırk yıllık şerefli mazisinde olduğu üzere devletinin ve milletinin hakkının, hukukunun, değerlerinin yanında olmaya devam edecektir. Dostlar sevinebilir. Düşmanların sevinci kursaklarında kalmaya devam edecek. Bu vesileyle desteklerini veren dostlar sağolsun.
İkinci etap dedikleri bu olsa gerek. Milletin moralini bozup, biz hâlâ her yerde etkiniz mesajı vermek. Bugün ilk KHK ile Fetö ile bağlantılı kurumlar kapatıldı. Listeyi okuyanların küçük dilini ısırtacak bir bilgi vardı orda. Şube başkanı olduğum ve Fetöcü hainlere en başından itibaren (Facebook saymamı takip edenler bilirler) en net tavrı almış olan Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş şubesi listede yer alıyor.
Ey devletim, aziz devletim! Böyle çalışıyorsan yandı gülüm keten helva. Ey tapınakları yıkılası ABD köpekleri Fetöcü şahsiyetsizler. Bu şerefsiz parmak hanginizin parmağı. Vayh ki vayh!...”
HÂDİSENİN DERÛNUNU ANLATAN, MÜDAVİMLERE VE KAMUOYUNA SAYHA GİBİ YAYILAN BİR MESAJ
Gönlümüzü bir müddet karartan bu trajikomik hâdisenin derûnu ve yankıları derneğin yirmi iki yıllık çizgisini ve müdavimlerinin bütün dâvasının din ü devlet mülk ü millet olduğunu daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Bütün müdavimlere, dostlara ve etrafa yürekten kopan bir sayha gibi yayılan aşağıdaki satırlar, derneğin Mesul Müdürü Hacı Ahmet Eralp’ aittir. O dost ki fakirin Mağara arkadaşıdır. İsmail Göktürk gibi yüreğini ve emeğini koymuştur bu derneğe… Okuyalım:
“23 Temmuz günü Paralelci Kurumlar listesine sehven Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesinin de yazılmış olması ile saat 16.30 da derneğimiz mühürlenmiştir. Yapılan hata bir saat geçmeden düzeltilmiş ve tutanak iptal edilmiştir.
Derneğimizin, mânevî adıyla Mağaramızın, Fikir ve Gönül Dükkânımızın mühür tutmaz kapısına devletimizin vazifesi aksamasın deyi kendi elimle çivi çakıp mühür mumunun ipini bağlamış ve bin yıldır Anadolu topraklarına akıttığımız kanımızın damlaması gibi kırmızı mumun derneğimizin bir diğer mânevî adıyla Cuma Kapısı’na damlamasına şahitlik etmiş olduk.
İkindi vaktinde kapımıza vurulmuş bu kara mührün; komutanımız, ağabeyimiz, ak saçlı hüzünkârımız….tarafından kırılması üzre yatsı vaktinde Cuma Kapısı’nda bulunulacaktır.
Bir Hocam’ın katılımıyla bu gece cuma kapısı açılacaktır. Gelemem diyenler, ‘Yahu daha dün dükkân vardı…’ demek isteyenler Bir Hocam’ın adaleti şaşmaz mahkemesinde yargılanacaktır!”
YANKILARI
Derneğin kapatmaya gelen heyetin resmî fakat buruk yüzlerini ilk karşılayanlar derneğin iki kahramanı, derneğin Mesul Müdürü Hacı Ahmet Eralp ve Ferhat Ağca’dır. Ardından Dr. Mehmet Ceran yetişiyor.
Heyeti ikna edemiyorlar. Semavere kadar sayıyorlar. “Hiçbir bir demirbaş yok bu dernekte, buzdolabı bile yok diyorlar… Hayret ediyorlar. Ferhat Ağca, vatan millet dâvası güden hasbî bir dernektir, süksesi ve konforu yok, sadece fikir ve gönül tâlimi olur bu dernekte diyor.
Hacı Ahmet Eralp, yâni derneğin azad kabul etmez kölesi ve kahramanı yüreği buruk, çok konuşmuyor ama çakmak çakmak olmuş gözlerine de kimse bakmaya cesaret edemiyor, yuvasına el konulan yaralı bir tay gibi sekiyor ortalıkta… dokunamıyorlar ona. “Ben kendi yuvamı darbe sebebiyle gelenlere kapattırmam, kendi ellerimle kapatırım beyler!” deyip, keser ve çiviyi alarak derneğin kapısını çivileyerek kapatıyor ve sonra memurlar mumlayıp kapatma yazısını idam fermanı gibi bağlayıp gidiyorlar.
Duyan koşuyor. Derneği Başkan Yardımcısı şair ve hikâyeci Hasan Ejderha ve Mostar Dergisi editörlerinden ve yazarlarından Mehmet Raşit Küçükkürtül ve milletin numunesi Somalili Mahmut durmayıp derneğe koşuyorlar. Öğretim üyesi Doç. Dr. Yücel Ayrıçay ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yılmaz koşuyorlar. Sonra da İsmail Göktürk’le beraber fakirin ağır maişet mekânına geliyorlar. Yücel Beyi hiç böyle fikir öfkesiyle görmemiştim.
Onlarca mesaj ve tepkilerden yalnızca birkaçı bu elim hatanın ne kadar üzücü olduğunu gösteriyor. Büyük Doğu Fikriyatının Şehr-i Maraş Temsilcisi avukat Haki Demir’in kamuoyuna neşrettiği mesaj yüreğimize su serpti:
“İsmail Göktürk'e ben kefilim, Paralelci olmak bir tarafa, paralelin karşısındaki cephenin Maraş'taki sarsılmaz sütunlarından birisidir. Her şeyden mücerret, sadece mânevî mesuliyetimi yerine getirmek için yazıyorum…”
Bir başka yürekli tepki şu sıralar tâ Sivas’ta olan Maraş’ın fikir erbaplarından şair Memduh Atalay’dan geliyor ve İsmail Göktürk’ü arayarak bütün celâdetiyle açık desteğini ve üzüntüsünü bildiriyor.