Tıkanan Damarlar Açılacak

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli 11 Ekim Salı günü partisinin gurup toplantısında bir konuşma yaptı. Bu konuşmada; Sayın Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın filen başkanlık yaptığına ve Anayasa suçu işlendiğine dair...

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli 11 Ekim Salı günü partisinin gurup toplantısında bir konuşma yaptı. Bu konuşmada; Sayın Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın filen başkanlık yaptığına ve Anayasa suçu işlendiğine dair bir tespitte bulundu ve bu hukuksuzluğa son vermek adına AKP’lilere şöyle seslendi. “Başkanlık sistemiyle ilgili yasa teklifinizi getirin meclise oylayalım. Teklifiniz yasalaşması için gerekli olan 367 oyu alırsa mesele yok. Almazsa eğer biz de destek verelim, konuyu referanduma götürelim. Halkımız ne derse, nasıl bir karar verirse başımıza taç yapalım…”

Ülkede kıyamet koptu. Türkiye’deki her kişi, her kurum işini gücünü bıraktı, Sayın Bahçeli’nin konuşmasına yorum yapmaya koyuldu. Sayın Bahçeli, bu süreçte AK Partililerden bol bol alkış ve övgü dolu sözler ve dualar alırken, sözde MHP’lilerden, CHP’lilerden ve HDP mensuplarından çok acımasız ve seviyesiz eleştiriler aldı. Edepsizce suçlamalara maruz kaldı.

Söylenenlerde hiçbir mecaz, hiçbir anlam bozukluğu yokken şer güçlerin tamamı bir olup saldırıya geçtiler. Bir hafta boyunca yazılanları- çizilenleri, yapılan acımasız eleştiri ve suçlamaları büyük bir sabır ve sükûnetle izleyen Sayın Bahçeli; 18 Ekim Salı günü MHP gurup toplantısından konuya ilişkin bir kez daha açıklama yapma lüzumu hissetti. Okurlarım tarafından konunun daha iyi anlaşılması için Sayın Bahçelinin 18 Ekim 2016 Salı günkü gurup toplantısında yaptığı konuşmanın tam metni köşeme almaya karar verdim. İşte Sayın Bahçelinin konuşması:

“Geçen haftaki grup toplantımızda yeni anayasa ekseninde yaptığım değerlendirmeler hafta boyunca tüm yönleriyle tartışılmıştır. Başkanlık sistemine destek verip vermediğimiz,

Referanduma yeşil ışık yakıp yakmadığımız, neyi kast edip etmediğimiz, Allah var ya herkesin gündemini epey işgal etmiştir.

Niyet okuyucular yine işbaşı yapmışlardır. Anlam krizi yaşayan biçareler yine kendilerini belli etmişlerdir. Leb demeden leblebiyi anlarım diyen ileri zekâlılar mangalda kül bırakmamışlardır. Art niyetli kalem ve söz sahipleri ise makineli yuvası gibi üzerimize gelmişler, itham ve iftira oklarını pervasızca fırlatmışlardır.

Bereket versin, biz ne dediğimizin bilincindeyiz, nereye varmak istediğimizin farkındayız.

Dedim ki, Türkiye’de filli bir durum vardır ve bu çözülmelidir. Ülke yönetimi yasa ve Anayasaya uygun değildir. Ve de suç işlenmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı filli başkanlık yapmaktadır. Bu durum Anayasa’ya aykırıdır. Ya dedim, Sayın Cumhurbaşkanı filli başkanlık zorlamasından vazgeçsin ‘ki bizim açımızdan en doğru olanı budur.’ Ya da dedim, filli durumun hukuki boyut kazanabilmesinin süratle yol ve yöntemleri aransın.

Bunları anlamayan varsa, sözüm söz olsun, heceleye heceleye, yeni baştan alfabeyi öğretir gibi anlatmaya varım ve hazırım. Diğer yandan, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başkanlık sistemiyle ilgili inadı sürecekse, yani filli dayatma ve zorlamadan geri dönmeyecekse, o zaman karşımıza iki seçenek çıkacaktır yorumunu yaptım.

İlk olarak AKP, hazırda tuttuğu veya üzerinde çalıştığı bir anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan daha önceki maddeleri de ihtiva etmek kaydıyla TBMM’ne getirmelidir. Sanıyorum bu ifadelerin anlaşılamayan bir yanı yoktur. İkinci olarak da, bu anayasa değişiklik teklifi TBMM Genel Kurulunda ya 367 sınırını aşarak kanunlaşacaktır ya da 330 eşiğinin üstünde kalarak referandum yoluyla milletin kararına sunulacaktır.

Söylediklerim aynısıyla böyleydi. Bunun üzerine komut almışçasına sırayla saldıranların ağzından öylesine suçlamalar duyuldu ki, şaşırmamak, hayrete kapılmamak imkânsızdır.

AKP’nin stepnesi, koltuk değneği, yedek lastiği, bastonu, kurtarıcı meleği dediler. Başkanlığı saraya altın tepsi içinde sunduğumuzu söylediler. Bindiğimiz dalı kestiğimizi uydurdular.

İhanetle ver kaça girdiklerini unutup AKP’ye pas verdiğimizi dillerine doladılar. Gizli görüşmeler yaptığımızı dillendirdiler. Arka kapı diplomasisi yürüttüğümüzü ifade ettiler.

İmaret yapılmadan öbek öbek dizilen dilenciler gibi karşımıza dizilenler eğer düştükleri denizde yılana sarılıp zehir almadılarsa kesinlikle hakaret ve hezeyanın dibine kadar batmışlardır. Ahmak ata binerse bey oldum sanırmış, şalgam aşa girerse yağ oldum sanırmış, bunların ki tam da budur. Bu şahıslara tavsiyem şudur: Söz biliyorsanız söyleyin inansınlar; bilmiyorsanız susun da alayınızı adam sansınlar. Milliyetçi Hareket Partisi’nin ne dediği bellidir. Hükümet sistemi üzerinde yapılan tehlikeli oynamalar, hukuki temeli olmayan siyasi ve hamasi uygulamalar rejim krizine dönüşebilecektir. Ya filli durum düzelsin, evli evine, köylü köyüne dönsün. Ya da filli durum hukuki boyut kazanarak Türkiye derin bir nefes alsın, hukuksuzluk ve Anayasa ihlalleri son bulsun.

Biz millete gitmekten korkmayız. Bunda da mahsur görmeyiz. Ve de Türk milleti ne derse, neye karar verirse baş göz üstüne diyerek gereği neyse seve seve yaparız. Milliyetçi Hareket Partisi parlamenter sistemin revize edilip reforma tabi tutularak devamından yanadır.

Ancak milletimize görüşünü sormanın, filli çelişkiyi sona erdirmeyle ilgili müdahil olmasını istemenin hiçbir mahsurlu ve sakıncalı tarafını da görmeyecektir.”

Konuyla ilgili düşüncelerini sorduğum MHP’liler diyor ki; MHP üzerinde oyun oynamaya çalışan gafiller, bu davranışlarından vazgeçsinler. Biz her zaman ve her şartta liderimizin yanındayız. Kafalarımız son derece berrak. Kim ne derse desin, her zaman olduğu gibi, Sayın Dr. Devlet Bahçeli ‘hastanın tıkanan damarlarını açacak’ bu böyle biline.

Yazarlar Haberleri