Ülkemizde sıklıkla kuraklıkla ilgili yeni haberler duyuluyor. Başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere ülkemizin tamamında su sıkıntısı yaşanacağına dair medyada sık sık haberler okuyoruz. Suyun en değerli varlıklarımızdan biri olduğunu bilmemize rağmen kullanırken maalesef çok hor kullanıyoruz.
Uzmanların söylediğine göre ülkemizin su kaynakları maalesef çok fazla değil. Bu sebeple suyun ülkemizde çok kıymetli ancak sınırlı bir varlık olduğunu kabul etmeli ve elimizdeki suyu buna göre kullanmalıyız. İklim değişikliği ve nüfusumuzun hızla arttığı düşünüldüğünde önümüzde ki yirmi yılda su yoksunluğu çekecek bir ülkeye dönüşeceğimizi aklımızdan çıkartmamalıyız.
Suyu her aşamada ve her ölçekte korumalı, koruma-kullanma dengesini sağlamalı, suyun sürdürülebilir bir planlamasının olması hepimiz için hayati bir değeri olmalıdır. Bu yüzden gündelik yaşamımızda sahip olduğumuz bireysel ve kurumsal rollerle suyumuzu mutlaka korumalı ve israf etmemeliyiz.
Ülkemizin su varlığı gittikçe azalmakta ve bozulmaktadır. Bu nedenle suyu bilinçsizce tüketilecek bir kaynak değil korunması gereken bir doğal varlık olarak kabul etmeliyiz. Suyun sadece insanların değil, tüm canlıların yaşamı için hayati öneme sahip olduğunu kavramalıyız.
Su için ‘tüm canlıların yaşam kaynağıdır’ denir. Suyun olmadığı yerde bırakın insanoğlunu, ne bir hayvan ne bir tutam ot nede bir ağaç görülür. Su, hayattır. Suyun olmadığı yerlerde yaşam olmaz. Bu yüzden insanımız suyu aziz bilmiş ve suya yakın yerlere yerleşmiş, su bulunan yerleri kendilerine yurt edinmişlerdir.
Sahip olduğumuz suyun yaklaşık olarak % 70’ini tarım sektöründe, %15 kadarını sanayide, % 15 kadarını ise evsel kullanımda tüketiyoruz. Sanayi sektörünün tarım sektörüne göre su kullanımı düşük olmakla birlikte, atık su arıtma hizmetinin azlığı su kaynaklarımıza ve çevreye çok büyük zararlar veriyor.
Üretimde kullanılan suyun arıtılmadan tekrar doğaya bırakılması Türkiye’nin birçok su havzasında önemli oranlarda su kirliliğine neden oluyor. Günümüzde Ergene, Büyük Menderes, Gediz, Sakarya gibi Türkiye’nin nüfus, tarım ve sanayi havzaları, sanayi kaynaklı kirlilik nedeniyle kaynağında temiz suyunu kaybediyor.
İlimizde ise bir zamanlar içerisinde yüzülen ve balık tutulan, istenildiğinde içilebilen Aksu çayı günümüzde maalesef sim siyah akıyor. Bu durum insan ve ekosistem sağlığının yanında, tarımsal ve üretimi de tehdit ediyor. Birçok alanda tarımsal üretim sekteye uğrarken, sanayi tesisleri ihtiyaçları olan tatlı suya, suyu ek arıtma sürecinden geçirerek ulaşabiliyor.
Evlerimizde kullandığımız suyu sağlayan alt yapı çok eski. Bu sebeple yaşanan su kaybının çok ciddi boyutlarda olduğu bilinmekte fakat bir şey yapılamamaktadır. Mutlaka kaçak ve kayıpların önlenmesi gerekmektedir. Tasarruf önlemleri içinde en etkili olan etmenlerin başında hiç şüphesiz ki ‘bireysel tasarruf önlemleri’ gelir.
Birey olarak sorumluluklarımızı bilerek yapacağımız katkılar kıt kaynak suyumuzun tasarruflu kullanılmasında önemli bir desteği sağlamış oluruz. Konutlarda su tüketiminin en çok gerçekleştirildiği banyo ve tuvalet başta olmak üzere kullanımı sürecinde alacağınız basit önlemlerle ve uygulamalarla israfı büyük oranda önleyebiliriz. Diş fırçalarken, sebze-meyve yıkarken, tıraş olurken, banyo yaparken, çamaşır ve bulaşık yıkarken bazı tedbirlere dikkat etmeliyiz.
Klozeti en az miktarda su kullanarak nasıl temizleyebiliriz. İşte, mutfağınızda, banyonuzda ya da bahçenizde kullanabileceğiniz basit tasarruf yollarını mutlaka öğrenmeli ve öğrendiklerimizi de günlük yaşamımızda uygulamalıyız. Suyun sesine kulak vermeliyiz. Su; ‘ beni hor kullanırsanız, beni korumazsanız, bana sahip çıkmazsanız canınızı yakarım. Bazen sel olur canınızı alırım. Bazen kuraklık olur gözyaşınızı bile kuruturum’ diyor. İnanın su da deprem gibi yalan söylemiyor. Sakın ha sakın sınamayın.