Fakir fukara insanlar; “ işini ve eşini sık değiştirmemeli” imiş. Büyüklerden böyle duydum, böyle uyguladım elhamdülillah…
Rahmetli babam; “Güzel söze can kurban oğul” derdi ve eklerdi; “ Güzel sözleri olduğu gibi nakledeceksin, asla değiştirmeyeceksin.”
Ben maalesef babamın bu nasihatine uymadım. “İşini ve eşini değiştirmeyeceksin” sözünü “ işini, eşini ve bineğini değiştirmeyeceksin” şekline dönüştürdüm.
Böylece 30 yıldan beri aynı iş ile 25 yıldan beri aynı eş ile ve 20 yıldan beri de aynı araba ile yola devam ediyorum. İş ve eşteki devamlılık çok güzel ama 20 yıllık araba için aynısını söyleyemem.
Emektar arabamın sayesinde sık sık sanayiye giderim. Sağ olsun Erdem Okumuş usta sihirli elleriyle tüm arızaları bir bir giderir. Ustası yaman ustaydı Erdem Ustanın! Maraşlıların yakından bildiği Muammer Kirişçi ustanın yanında yetişti bizim Erdem usta.
Muammer usta can dostum benim. Otomobil ustalığı çok iyi olmasa da söz ustalığında üstüne adam çıkmaz diyebilirim. Bilenler bilir Muammer ustamı, bilmeyenler ise masum masum duruşuna kanarak “parmağını versen ısırmaz” derler usta için.
İlk tanıştığım günlerde Allah var bende öyle düşünmüştüm. İşin aslını öğrenmek, Muammer ustanın nasıl birisi olduğunu anlamak için Onu çok iyi tanıyan Müjdat Beyazıt ağabeyime sordum. Müjdat Abi bu Muammer usta nasıl bir adam? “ Görünüşe sakın aldırma Fatih Hocam sen akıllı adamsın. O saf görüntünün altında ne şeytanlar yatıyor” bir bilsen demişti mübarek adam.
Velhasıl kelam mevzu ya dönecek olursak; alt tarafının her yerinden kapı gıcırtısı gibi sesler çıkan emektara binip her zaman yaptığım gibi Erdem Ustanın yanına vardım. Birde ne göreyim, Muammer Ustam iş kıyafetlerini giymiş, kollarını çemremiş 1971 model bir Chevrolet arabanın başında harıl harıl çalışmıyor mu?
Arabamdan indim, haziruna selam verdim, Muammer ustama ellerinden öptüğümü bildirdikten sonra; “hayır mı inşallah ustacığım, yıllar sonra bu araba tamiri aşkı ne iştir?” dedim.
Aman Fatih Hocam bilmez misin “Hacivat iş tutar ceremesini Karagöz çeker.” Bizimki de o hesap. Mehmet Sünbül nerden bulmuşsa 1971 model bir İmpala bulmuş. “Muammer ustaya toplatır, ayağa kaldırır güzel bir fiyata satarım” düşüncesiyle malı gabmış. “Hadi usta şuna bir el at” diye başımı şişirdi. Kendinin işi tıkırında, Muammer Usta ne yer ne içer umurunda mı Mehmet Sünbül’ün?
Usta ustalığı çoktan bıraktı. Chevrolet tamiri kim usta kim? İşi yapamadığından barut gibi. Dükkanın ustası dahil herkese emirler yağdırıyor. “Şunu getir, bunu götür” cinsinden.
Çocukları ustanın elinden kurtarmak için herkesi benim arabanın başına topladım ve ustanın duyacağı bir sesle; “Erdem, bu arabanın her yerinden sesler geliyor, iki saat içerisinde bu araba yapıldı yapıldı, yapılmazsa dükkânı başınıza yıkarım” dedim.
Herkesin yüzünde bir gülücükler açtı. Herkes mutlu bir şekilde işe koyuldu. Bizim emektarın ön tekerleri söküldü. Askıya alındı, havaya kaldırıldı. Erdem usta benim arabada, kalfa benim arabada, sonradan Suriyeli olduğunu öğrendiğim çırak Salih benim arabada…
Usta emir verecek, sövecek kimseyi bulamayınca bu duruma bozulmuş olsa gerek; “Lan Erdem ben tornacının yanına kadar gidip geleceğim” diyerek dükkândan çıktı, gitti.
O ana kadar Muammer ustanın korkusundan çıt çıkaramayan sevimli çırak Suriyeli Salih yanıma yaklaşarak, duyulmasından korkarak; “Fatih Hocam seni Allah yolladı. O kabak kafalı usta bize dükkânı zindan etmişti” dedi.
Suriyeli Salih hem sevimli hem samimi bir çocuk; “üzülme Salih dedim üzülme, o kabak kafalı usta bizlere Maraş’ı dar etti kardeşim” dedim. Hep beraber gülmeye başladık…
Bizi her zaman güldüren Kahramanmaraş’ın neşe kaynağı canım ustacığım, Allah seni üzmesin, hayırlı uzun ömürler versin ve daima güldürsün inşallah…