Sana Bir Kaz Yollasam Yolar Mısın?

Belli ki şer güçler kirli ellerini kıyamete kadar bu kutsal toprakların üzerinden çekmeyecekler. Doğu ve Güneydoğu da hendek ve mayınlı tuzaklarla, batıda ise canlı bombalarla kirli emellerine ulaşmaya çalışıyorlar. Başarma...

Belli ki şer güçler kirli ellerini kıyamete kadar bu kutsal toprakların üzerinden çekmeyecekler. Doğu ve Güneydoğu da hendek ve mayınlı tuzaklarla, batıda ise canlı bombalarla kirli emellerine ulaşmaya çalışıyorlar. Başarma şansları ‘0’ olsa da canlarımızı almaya devam ediyorlar. Kürtlerin demokratik haklarının mücadelesini yürüttüklerini söyleyerek Türk Devletini yıkmaya çalışan bu hainleri iki cihanda da rezil etmesi için Allah’a havale ediyorum. Her gün toprağa düşen şehitlerimizin acısını içine atmaktan gülmeyi unutan milletimin yüzünde bir tebessüm oluşturması adına köşeme çok bilinen bir hikâye aldım. Sıkıntılarımızın son bulması dilek ve dualarımla…

 Sana Bir Kaz Yollasam Yolar Mısın?

Padişahın biri veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet gezintiye çıkmış. Ahali nasıl yaşıyor, nasıl geçiniyor, sıkıntıları neler görmek istemiş. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler. Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş:

- Merhaba kızım. Baban evde mi?

Kız: - Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti.

Padişah: - Annen evde mi?

Kız: - Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.

Padişah: - Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri.

Kız: - Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter.

Padişah: - Sana bir kaz yollasam yolar mısın?

Kız: - İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!

Padişah kıza "Öyleyse selametle kal!" deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş. Saraya varınca padişah vezirine sormuş:

- Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?

Vezir:

- Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım, demiş.

Padişah:

- O halde tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim! Demiş.

Vezir telaşla sokağa fırlamış. "Nasıl öğrenirim?" diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, padişahın konuştuğu kızın evine gitmeye karar vermiş. Eve varan vezir kapıyı çalmış. Kapı açılmış, padişahla konuşan kız eşikte belirmiş. Kızı karşısında gören vezir hemen söze başlamış:

- Hanım kızım, canım kızım! Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyor? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen. Kız veziri tanımış:

- Konuştuklarımızı açıklarım ama her cevap için on altın isterim, demiş.

Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:

- O amca bana babamı sorduğunda "Azı çok etmeye gitti" demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlamızı ekmeye gittiğini anlatmak istedim. Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:

- O amca annemi sorduğunda "Annem biri iki etmeye gitti" demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim. Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:

- Amca "Eviniz çok güzel ama bacası eğri" demekle; benim güzel olduğumu ama gözelerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de "Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter" diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim. Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış:

- Peki ya "Sana bir kaz yollasam yolar mısın?" ne demek? Kız tebessüm ederek cevap vermiş:

- O kaz da sizsiniz bey amca, ben geleceğinizi ve bunları öğrenmek için bana onlarca altın vereceğinizi biliyor ve dört gözle yolunuzu gözlüyordum!

Yazarlar Haberleri