Arif olanlar başlığa bakar bakmaz neler söyleyip neler yazacağımı anlasalar bile yinede yazıma ‘papaz olmak’ deyiminin anlamını vererek başlamak isterim. Türk Dil Kurumuna göre; ‘bir kimseyle çok kötü kavga etmek, aralarındaki işi-ilişkiyi bozmak’ anlamında kullanılıyor bu deyim.
Mevzu tam olarak anlaşılmış olsa bile ben iyi bir öğretmen gibi davranıp ‘papaz olmak’ deyiminin daha iyi anlaşılması için birkaç örnek cümleyle pekiştirmeye çalışacağım.
‘En yakın arkadaşımla senin yüzünden papaz oldum.’
‘Patronumla papaz olmamak için işe erken başlıyorum.’
Kabul edersiniz veya etmezsiniz bilmem ama bence AK Parti Hükümetleri uzunca bir zamandan beri içeride ve dışarıda papaz olmadık kişi ve kurum bırakmadı.
Kavga önce içte Askerlerle başladı, sonra Yüksek Yargı denilen Anayasa Mahkemesi, Danıştay Üyeleriyle devam etti. Dışta ise nerdeyse selam verecek bir ülke kalmadı. Yüz yıllık dostumuz Almanya bile yüzümüze bakmaz oldu.
Son olarak Papaz yüzünden Amerika’yla papaz olduk denilebilir. PKK ve FETO lehine casusluk yaptığı gerekçesiyle tutukladığımız, içeriye attığımız ve 35 yıl mahkûmiyet talebiyle yargıladığımız Rahip Andrew Brunson yüzünden Amerika ile günlerce dalaştık durduk.
Sonunda 35 yıl hapis istemiyle yargıladığımız Brunson’a 3,5 yıl ceza vererek salıverme kararı aldık. Aylardan beri; ‘hapishaneleri dolduran kader mahkûmlarımıza af çıksın mı çıkmasın mı’diye tartışıp dururken adam jet hızıyla ülkemizden ayrılıp ülkesine döndü bile.
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'da dün serbest bırakılan Rahip Andrew Brunson ile görüştü. Başkan Trump; ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Türk halkına teşekkür ediyorum. Bence bu ilişkilerimiz için büyük bir adım olacak’ diyerek papaz davasının sonuçlanma biçimi karşısında memnuniyetini ‘zil takıp oynayarak’ belirti âleme. Sonuç, bizim adımızdan; ‘sıfıra sıfır, elde var sıfır.’
Devletler ikili ilişkileri etkileyecek olaylar karşısında aşırı tepki vermezler. Yaşanan sorun ne tür bir sorun olursa olsun temkinli, itidalli yaklaşırlar. İşi ‘papaz olmaya’ kadar asla götürmezler.
Üniversitelerin Dil Sınavı
Lisan eğitimini başarıyla tamamlayan binlerce üniversite mezunu önce Yüksek Lisan eğitimi sonrasında Doktora eğitimi almak için mücadele eder. Bu mücadelenin adı, İngilizceden yeter puan alma mücadelesidir.
Yüksek lisans öğrencileri Doktora için 55, Yardımcı Doçentlik için 65 İngilizce puanı almak zorundadırlar. Sınava katılanlar ve aileleri bilir ki bu puanları almak kolay bir şey değildir. ‘Deveye hendek atlatmak’ daha kolay desek yeridir.
Afyon Kocatepe Üniversitesi’nin açtığı akademik İngilizce sınavı mahkemelik olur. Sınavın Davanın sonunda cevap anahtarının yanlışlarla dolu olduğuna hükmeden mahkeme, ders gibi bir karar yayınlar.
TED Koleji mezunu ve üst düzey İngilizce bilen Osman Murat Kalaycı, Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörlüğü’nce açılan Yardımcı Doçentlik sınavında 60 puan alınca yargıya başvurur. Şahitler dinlenir, deliller incelenir ve sonunda yargı, Kalaycı’yı haklı bulur.
Üniversitenin sınava ilişkin cevap anahtarının yanlışlarla dolu olduğuna hükmeder. Mahkeme kararından sonra sınavda başarılı sayılanların durumunun ise üniversite ve YÖK tarafından değerlendirileceği açıklanır. Hikâyemizin aslı şudur:
Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörlüğü, Yardımcı Doçentlik için 21 Ağustos 2017’de, ‘Yabancı Dil Sınavı’ açar. Sınav sonuçları açıklanır, Kalaycı sınavda 60 puan alarak başarısız olduğunu öğrenir. Kalaycı, ‘Sınav sonucunda başarısız sayılmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, TED Ankara Koleji mezunu olduğunu, yabancı dil sınavında 80 sorudan 73’ünü doğru yaparak A aldığını, bu sınavda başarısız olmasının mümkün olmadığını’ gerekçe göstererek rektörlüğe itirazda bulunur.
Rektörlük, ‘Sınavda herhangi bir maddi hataya rastlanılmadı’ diyerek itirazı redde eder. Kalaycı, bunun üzerine Afyonkarahisar İdare Mahkemesi’ne başvurur. Mahkeme kararında, ‘Terminolojiyi doğru kullanma ve gramer kurallarına uyma açısından bakıldığında davacının İngilizce-Türkçe çeviri sınavında 90, Türkçe-İngilizce çeviri sınavında ise 75 ve ortalama olarak 83 puan alarak başarılı sayılması gerektiği’ sonucunu açıklar.
Maalesef ülkemin her köşesinde haksızlık, hukuksuzluk hüküm sürmektedir. Adam kayırmalar, kul hakkı yemeler, talanlar, vurgunlar alenen yaşanmaktadır. Yazık değil mi emeği yenilen gençlere? Ümmet-i Muhammed’in; ‘Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu’ anlayışıyla görev yapan Rektörlere, valilere, belediye başkanlarına, milletvekillerine, bakanlara ve devlet başkanına ihtiyacı var. Çok ama çok özledik onları…