Yaz tatili bitti ve okullar yarın açılıyor. Öğretmenliğe başladığım 2001 yılından itibaren her sene yaz tatilini büyük bir heyecanla beklerim. Ama aynı heyecanla okulların açılacağı günü de beklerim. Her ne kadar bu yaz tatilimi kursa giderek geçirmiş olsam da her şeye rağmen tatil yapmayı da ihmal etmedim. Benim gibi tatil yapan ve heyecanla öğrencileri ile kavuşmayı bekleyen 1 milyona yakın öğretmen var.
Ülkemizde, özellikle son yıllarda eğitime yapılan ciddi yatırımlara rağmen eğitimde istenilen düzeye gelinememiştir. Bence eğitimde hedeflenen düzeye gelinememesi öğretmen faktörünün göz ardı edilmesiyle açıklanabilir. Çünkü bir toplumda eğitimin düzeyini öğretmenin mesleki yetkinliği belirler. Öğretmenin kalitesi de temel olarak üç alanda sahip olduğu yeterliğe bağlıdır. Bunlar; alan bilgisi, pedagojik formasyon ve genel kültür alanlarıdır. Bu alanlara ek olarak öğretmenlerin insan haklarına saygılı, karşısındaki ile empati kurabilen, sosyal ve kişisel ilişkileri iyi olması önemlidir.
Günümüzde öğretmemler arasında şöyle yaygın bir anlayış söz konusudur. Ben vaktinde dersime girerim, öğrenciye yeterince ödev veririm, sınıfta disiplini de sağlarım benden bu kadar. Yani standart öğretmenlik yeterli görülmektedir. Bunlar elbette önemlidir, öğretmenlik yapmaktır, ama bu yetmez. Bence öğretmenlik yapmaktan ziyade öğretmen olmak gerekir. Öğretmen olmak içinse belirlenmiş görevlerinin ötesine geçip mesleğe kendisini adayarak öğrencilerin hayatına dokunmak gerekir. Özellikle ilkokuldaki bir çocuğa, geleceğin büyüğü gibi davranabilmektir öğretmen olmak! Örneğin hiçbir öğretmen sabah evden çıktığında “işe gidiyorum” demez. Çünkü öğretmenlik özel bir meslektir. Minik yüreklerdeki bir kıvılcımı ateşe çevirmektir. Öğretmenler her şeyin kendi eseri olduğunun bilincinde olan mimarlardır. Biz öğretmenler yetiştirdiğimiz öğrenciler aracılığıyla toplumu yön veririz. Kolay değildir öğretmen olmak. Bunlara itiraz eden öğretmenler olacaktır ama o öğretmenler de kendi çocuklarının öğretmenlerinin öyle olmasını istemezler mi? Ne var ki; öğretmen olmak da tek başına işi çözmüyor. Çünkü eğitimin içinde öğrenci, veli, okul, müfredat gibi kavramlar da var. Aile çocuğa gereken eğitim veremeyebilir. Bu durumda öğretmenin toplumsal yükü daha da artar.
İdealist olmayı bir yaşam biçimi olarak algılayan öğretmen örnek insandır. Öğretmenler her yönüyle örnek insan olmalıdır. Öğretmenlik mesleğinin temeli bence çocuk sevgisidir. Çünkü öğretmenliğin bir sevgi, şefkat ve gönül mesleği olduğunun farkındayız. Bizim en büyük mükafatımız gelecek yıllarda iyi eğitim görmüş kişilerden oluşan bir toplum görebilmek olacaktır. Atatürk’ün de dediği gibi; “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir!”
Dr. Nurullah KILINÇ