Bir kulun başka bir kul üzerinde olan hakkına kul hakkı denilmektedir. Bir ayet-i kerimede:
Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Buyrulmaktadır.(Bakara Suresi 2/188 )
Hadis-i şerifte ise: "Allahu Teâla nazarında, bir kulun Allah tarafından yasaklanan kebîrelerden (Büyük günahlardan) sonra, beraberinde getirebileceği en büyük günahlardan biri, kişinin ödenecek karşılık bırakmadan üzerinde borç olduğu halde ölmesidir."buyrulmuştur.( Ebû Dâvud, Büyû)
Dinimiz, kul hakları üzerinde titizlikle durmaktadır. Çünkü bu hak, günahların en büyüğüdür. Kişinin Cennet veya Cehennem'e gitmesinde önemli rol oynamaktadır.
Kul hakkı can, mal, namus, hırsızlık, gıybet, yalan, borç, iftira, küfürlü söz, emanete hıyanet, ölçü ve tartıda hile, zimmet ve rüşvet gibi bir çok çeşitlere ayrılmaktadır. Bu sayılan şeylerin ihlal edilmesi, kul hakkını doğurmaktadır.
Kul hakkının en tehlikeli olanı da, toplumun ortak hakkı olan devlet, dernek ve vakıf mallarını haksız yere gasbetmek veya uygunsuz bir şekilde kullanmaktır. Bu hakkın ödenmesi son derece zordur. Çünkü kamu hakkında toplumdaki insanların tamamına karşı sorumluluk doğmaktadır.
Tek kişiyi bulup, yalvar yakar hakkını helal ettirmek mümkündür. Ama kamu hakkında helallik dilenecek kişinin sayısı ve kimliği belli değildir. Onun içinde tüyü bitmemiş yetimler de vardır. Bundan dolayı kamu hakkı son derece önemlidir. Çünkü Yüce Rabbimiz kendisine karşı işlenen hatâ ve günahları, samimî tövbe neticesinde affettiği hâlde, kul hakkını bu affın dışında tutmuş, onun affedilmesini hak sahibinin isteğine bırakmıştır.
Şehitlerin bütün günahları affedildiği halde, onlar için de kul hakkı dışarıda tutulmuştur.( Muslim, İmâre,)
Onun için, kul hakkından dolayı tövbe edecek kişinin evvela hak sahibinden helallık alması, ondan sonra tövbe etmesi gerekmektedir.
Sevgili peygamberimiz (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde:“Bir kimsenin diğer bir kimsenin haysiyetine yahut malına tecavüzden dolayı üzerinde bir hak bulunursa, altın ve gümüşün geçmediği hesap günü gelmeden helalleşsin. Aksi takdirde, yaptığı haksızlık ölçüsünde, iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir, İyiliği yoksa hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden kimseye yüklenir“ buyurmuştur. ( Sahîh-i Buhârî, Tecrid Terc.)
Akıllı insan, Allah’a ve kullarına karşı vazifelerini yapan, hak ve hukuka riayet edip, mahşere borçsuz ve günahsız olarak gitmeyi planlayan insan demektir.
Çünkü insanların her ilişkisi, karşılıklı haklar içerisinde yer almaktadır. Onun için kul hakkının ahiretteki zorluğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
İslamda her insanın hayat ve mülkiyet hakkı vardır. Allah’ın çizdiği sınırlar dışında hangi gerekçeyle olursa olsun bir insanın hakkının gaspedilmesi, haramdır. Resulullah(s.a.v.) Efendimizin terifine göre “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu ve zarar görmediği kimsedir.“ (Sahihi Müslim Tecrit Trc )
İslam’a göre; sadece insanlara değil, hayvanlara dahi şefkat ve merhametle davranmak mecburiyetindeyiz.
“kedisini hapsedip açlıktan öldüren bir kadının, bundan dolayı cehenneme gireceği belirtildiği gibi; ( Buhârî, Bed’ü’l-halk)
Susamış bir köpeğe su veren bir kadınında Cenabı hak tarafından bağışladığını” Sevgili peygamberimiz haber vermektedir.( Buhârî, Müsâkât)
Bilerek veya bilmeyerek birinin hakkı üzerimize geçmişse, onu ödemek veya o kişiyle helalleşmek suretiyle kendimizi o haktan kurtarmaya çalışmalıyız. Aksi halde ahirete borçlu ve suçlu olarak gitmekten kendimizi kurtaramayız. 10.09.2022
Ali KARA
Emekli Müftü