Dün akşam yürüyüşe çıktım. Biraz yorulunca dinlenmek amacıyla rastladığım ilk otobüs durağında mola verdim. Durakta yalnız değildim. Yan tarafımda 15, 16 yaşlarında bir erkek öğrenci, onun yanında da iki genç kadın, birisi oldukça zayıf, diğeri zayıf olandan biraz daha kilolu. Onlar herhalde otobüs bekliyorlardı. Karşıdan durağa doğru gelmeye çalışan ama durmak bilmeyen akşam trafiği yüzünden bir türlü gelemeyen, elinde taşıdığı poşetlerin ağırlığının acısı yüzünden okunan 40, 45 yaşlarında bir adam dikkatimi çekti.
Adamın durumu yan taraftaki kadınların da dikkatini çekmiş olacak ki aralarındaki konuşmanın konusu birden değişti. Zayıf olan kadın arkadaşına karşıdaki adamı göstererek; ‘Ne zaman elinde poşetlerle evine giden bir erkek görsem, aklıma Ahmet abin geliyor canım. İnşallah tez günde bir iş bulurda akşamları eve eli dolu dolu gelir’ diyordu. Belli ki Ahmet kocasıydı. Belli ki kocası işsizdi…
Kadınların arasındaki sohbetin ucu nerelere gitti bilmiyorum ama duyduklarım beni derinden üzdü. Haksızlık yapanlardan, kul hakkı yiyenlerden, adam kayıranlardan, adaletle hükmetmeyenlerden Allah elbette hesabını soracaktır. Ey zalim oğlu zalimler, Allah ‘bir zalimi başka bir zalimle cezalandırırız’ buyurmuyor mu?
Türkiye gerçek sıkıntılarından bir türlü kurtulamıyor. Belki kurtulmak istemiyor, belki de kurtulmasına müsaade edilmiyor. Sebebi ne olursa olsun insanları canından bezdiren haksız uygulamalar güzel ülkemde hala can yakmaya devam ediyor. İşsizlik gibi, Vergi Reformu, Eğitim Reformu, Sağlık Reformu, Siyasi Partiler Yasası değişikliği, Yargı Bağımsızlığı, Sendikal Haklar gibi her vatandaşı çok yakından ilgilendiren konulardaki düzenlemeler maalesef yıllardan beri bir türlü düzeltilemiyor veya düzeltilmiyor.
Vatandaşın temiz havaya ve suya, kimseye el açmadan kazanacağı ekmeğe ve aşa ne kadar ihtiyacı varsa bu temel yasalara da o kadar ihtiyacı var. Bu devirde bir insanı başka bir insana kul yapmak Türkiye’ye yakışmıyor. Türkiye de yaşayan hiç kimseye de yakışmıyor. Vatandaşın hakkı olan bir konuda aracılara mahkûm edilmesi, Milletvekillerinin, Belediye Başkanlarının, İktidar Partisine mensup İl ve İlçe Başkanlarının peşinde koşturulması inanın Allah’ın zoruna gidecektir.
Siyasiler partilerine isim ararken ‘Adalet, Hak, Refah’ gibi isimlere öncelik veriyorlar. Ama iktidara, uygulama makamına gelince bu kavramları unutup gidiyorlar. Gün geliyor milletini kandıranlar hakkın izniyle yaptıkları haksızlıkların bedelini ödüyor ve unutulup gidiyorlar. Her iktidar değişikliğinin ardından haksızlığa uğrayan aziz milletimiz, haksızlıkla hükmedenlerin ardından; ‘Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var. Mazlumun ahı indirir şahı’ türünden onlarca veciz söz söyleyerek adaletten ayrılanların cezalandırılacağına işaret etmektedir.
İdareciler adil olursa, emaneti hak edene verir, benden senden, ocu bucu diye halkına ayrımcılık yapmaz, hep doğrudan ve haklıdan yana saf tutarsa o beldede kıtlık, yokluk olmaz. Kardeşkanı dökülmez. İnsanlar Asr-ı Sadet’i yaşarlar. Tersinin yaşandığı memleketler ise elbette cehenneme döner.
Kamu Personeli Seçme Sınavında soruları çalarak binlerce kişinin hakkını yemekle Kamu Personeli Sınavını Kaldırarak yerine Mülakatla personel almanın hiçbir farkı olmasa gerek. Kalbinde hile olmayan birisi insanları ne diye mülakata alsın ki. Herkesin aynı sorularla aynı anda, aynı sürede, yüzlerce kişinin huzurunda girdiği şeffaf bir sınav dururken mülakata ne gerek var Allah aşkına…
‘Telif Hakları ve Lisanslama’ çözülemeyen konulardan birisidir. Bu ülkede sanatçının hakkı yenilmekte, emeği çalınmaktadır. Yıllarca çalışılarak meydana getirilen sanat eserleri; tablolar, kitaplar, şarkılar, filmler sahibine sorulmadan, izni alınmadan, tek kuruş ücret ödenmeden binlerce adet çoğaltılarak satılmakta ve haksız/haram kazanç elde edilmektedir. Yazıktır, günahtır. Korsan diye tabir edilen sanat hırsızlığının kabullenemediğimiz diğer hırsızlıklardan hiçbir farkı yoktur. Kul hakkıdır…
Kul hakkından korkalım. Emeğe saygı gösterelim. Bu tür korsan yayınları almayalım. Korsan yayın satanlar hakkında suç duyurusunda bulunalım…