50 TL’lik banknotların arka yüzüne resmi basılan kadının kim olduğunu hiç merak ettiniz mi? İşte o hatun kişi Türk edebiyatında önemli bir kilometre taşı olan bir roman yazarıdır. Tanzimat dönemi yazarlarından olan Fatma Aliye Topuz, Türk edebiyatında ilk kadın romancı olarak bilinmektedir. Bizim toplumumuzda kadın olmak öteden beri zor olagelmiştir. Hele bir de kadın yazar olmak hiç de kolay değildir. Bu açıdan bakıldığında yazarın önemi daha da iyi anlaşılabilir. Fatma Aliye; 1862 yılında doğduğu İstanbul'da 1936 yılında yaşamına veda etmiştir. Yazar roman, biyografi, felsefe, tarih gibi çok çeşitli alanlarda çalışmalar yapmıştır. Öyle ki; birçok eseri batı dillerine bile çevrilmiştir. Fatma Aliye devlet adamı, hukukçu ve şair Ahmet Cevdet Paşa'nın kızıdır. Tabi ki o dönemde yazar olmak belli bir aileye zümreye ait olan Fatma Aliye Hanım için bile, hiç kadar kolay olmamıştır. Hatta Paşa kızı olan yazar yazdığı ilk eserlerde kendi ismi yerine mahlas kullanmıştır. Ancak ‘Muhadarat’ isimli romanını ilk kez kendi ismini kullanarak yayımlamıştır. Bu romanda dönemin sıklıkla işlenen konularından biri olan, kişinin kendi iradesi dışında, başkalarının zorlamasıyla yapılan görücü usulü evlilik konusunu işlemiştir. Tanzimat dönemi edebiyatında bu konunun sıklıkla işlenmesi bile, o dönemlerde kadınların hayatlarının zorluğu hakkında fikir vermektedir.
Sadece ülkemizde değil Dünya genelinde de kadın yazar olmak zordur. Feminist bir yazar olan Virginia Woolf’u duymuşsunuzdur. Dünya genelinde kadın yazarlar için adeta “kutsal kitap” muamelesi gören ‘Kendine Ait Bir Oda’ nın yazarıdır. Bu kitap, bir kadın yazarın diliyle edebiyatın erkek egemen dünyasını eleştiren bir kitaptır. Hatta eser tüm dünyada bir kadın yazarın verdiği var oluş mücadelesinin adeta bir sembol haline gelmiştir. Türünün ilk örneklerinden biri olan eserde Woolf, bir kadının yazar olması ve bu platformda erkek yazarlarla rekabet edebilmesi için bazı ön koşullar gerektiğini belirtmiştir. Bu koşullar, aylık belli bir gelir ve kendine ait bir odasıdır. Yazarın eserinde kendine ait odayla kastettiği şey asla mekan olarak bir oda kavramı değildir. Burada kimsenin rahatsız etmediği ve sadece yazma işiyle ilgilenmek için tüm sorumluluklardan uzak olabildiği bir durumu sembolize etmektedir.
Elif Şafak ise bir kez okunup ondan sonra unutulması gereken bir kitap diye tanımladığı Siyah Süt romanında, kendi otobiyografisinden yola çıkarak, hamilelik süreçlerinin zorluğu ve bu dönemdeki duygusal geçişlerin yazma konusunda oluşturduğu dezavantajları anlatmaktadır. Bir anne için bebek bakımı önemli bir zaman ve fedakârlık gerektirmektedir. Virginia Woolf’un ‘Kendine Ait Bir Oda’ romanına atıf yapa Şafak, kadın yazarların sadece kendine ait bir oda değil bir bebek bakıcısı ve hizmetçinin de şart olduğunu, ancak o şekilde erkek yazarlarla rekabet edebileceğini belirtir.
Kadın yazarların edebiyat dünyasında dezavantajlı durumda olmalarının temel sebebi, kadınların geçtiğimiz yüzyılları özel alandan kurtularak, kamusal alana çıkabilmek için verdiği mücadeleler ile geçirmiş olmalarıdır. Erkek egemen toplumun kaçınılmaz bir sonucu olarak erkeklerin kurallarının edebiyat dünyasına hakim olması kadın yazarlar için önemli bir sorundur. Bazı kadınlar edebiyat dünyasında var olabilmek adına zaman zaman eserlerinde bu konuları da yansıtmaktadırlar. Özellikle Tezer Özlü, Leyla Erbil, Sevgi Soysal gibi kadın yazarların eserlerinde bu mücadeleyi bazen satır aralarında, bazen de açık açık görebilirsiniz. Bu kadın yazarlar erkek egemen edebiyat dünyasında adeta süreç içerisinde kendi dillerini oluşturmuşlardır. Ama şunu da kabul etmeliyiz ki; kadın elinin değdiği her yere bir güzellik, bir zarafet, bir estetik gelmektedir. Günümüzde birçok yeni kadın yazarın yıldızı parlamıştır.
Şiirin ve edebiyatın başkenti Kahramanmaraş’ta artık çok farklı bir rüzgârlar esmektedir. Son yıllarda Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde ilin kültür hazinesini zenginleştiren yeni yeni dergiler yayın hayatına giriyor. Bunlar Yitiksöz, Evelahir ve Müşterek olduğu gibi, sadece kadın yazarların yer aldığı bir mecra olan Berdücesi Dergisi de okurların karşısına çıktı. Hem Türk Edebiyatı hem de Kahramanmaraş edebiyatı adına yeni bir ümit olan Berdücesi Dergisinin çıktığı bu yolun uzun soluklu olmasını dilerim. Şiirden öyküye, söyleşiden denemeye birçok edebi türde metinlerin yer aldığı dergide Emel Karagedik, Elif Sönmezışık, Ela yüce ve Hümeyra Yabar gibi pek çok önemli yazar yer almaktadır. Ayrıca kitaplarını, yazılarını ya da şiirlerini okuduğum takip edebildiğim Vildan Çelik, İnci Okumuş, Ayşe Seyithanoğlu, Hatice Güzel, Gamze Gökçek, Nurgül Kaynar Yüce ve Gülşah Dilbirliği gibi değerli yazarları da anmadan geçemeyeceğim. Buradan da şu anlaşılıyor ki çok sayıda bilmediğim takip edemediğim Kahramanmaraşlı kadın yazarlar da vardır. Ayrıca Kahramanmaraşlı kadın yazarları bir dernek çatısı altında bir araya getiren, bu konuda ciddi çalışmalara imza atan Kadriye Kırdök ve Dilek Özyurt hanımefendilere çalışmalarında başarılar diliyorum. Onların şahsında isimlerini anamadığım ve eski çınara yeni filiz olabilmek adına bu mücadelede ben de varım diyen tüm Kahramanmaraşlı kadın yazarları saygıyla selamlıyorum.
Nurullah KILINÇ