Bugünkü yazımı, değerli hemşehrim, Akit Gazetesi yazarı Abdurahman Dilipak’tan esinlenerek sizlerle paylaşıyorum. Biraz alıntı, biraz ekleme…
*
Papaz bakmış kilisenin mahzeninden pahalı, yıllanmış şaraplar her hafta bir-iki eksiliyor. Papaz, zangoç’tan (kilisenin çan’ını çalan görevli) şüphelenir. Çağırır zangocu durumu anlatır. Zangoç, birkaç metre yüksekte… “Söylediklerinizin hiç birini duyamadım efendim. Buraya gelmiyor sesiniz” der.
Papaz kızar; “Ne demek sesin gelmiyor” diye çıkınca zangoç, “Gelin efendim burada durun, ben sizin yerinize geçeyim, göreceksiniz” önerisinde bulunur.
Yer değiştirirler. Papaz zangoça “Konuş bakalım” diye seslenir. Zangoç, “Efendim kilise girişindeki yardım sandığındaki paraların çalındığı söyleniyor, bu konuda ne dersiniz” diye sorar.
Papaz, “Gerçekten buradan ses duyulmuyor” cevabını verir.
Sarımsak yerseniz sarımsak yiyenin ağız kokusunu duymazsınız.
*
Laf ile âleme binlerce ayar verip, kendi hanemizde, ailemizde (siyasi partileri de birer aile olarak görürsek) olup bitenlerden habersiz olursak, inandırıcılığı kalmaz söylediklerimizin. Zira “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”
Siyasetçiler, bizlere akıl verip, birlik beraberlik hikâyesi anlatacaklarına, önce kendi içlerinde, kendi aralarındaki birlik beraberliği tesis ederlerse, ses buradan daha net duyulacaktır.
Kendi gözündeki merteği çıkarmadan başkasının gözünde çöp arayanların insafına kalmamalı insanlık. Bir kişiyi eleştirmeden önce kendi nefsimizi arındırmamız gerek. Aile içinde yaşananlar, konuşulanlar odada kalmalı. Dışarıya sızarsa, konu komşu duyarsa, mahallenin, arkasından da şehir ahalisinin duyması çok uzun sürmez.
O nedenle…
Kendimizi aklamanın yolu, başkalarının pisliklerini ortaya dökmek değildir. Kendini arıtmadan başkalarının günahlarının arkasına saklananların üstüne pislik yağar. Dünya çamur deryasına dönüşür.
*
“Dehşet dengesi” diye bir şey var. "Kim daha kötü” “ tartışılmaya başlandığında seçim kötüler arasında olacak demektir. O zaman sormak gerek kim daha iyi? Ama eğer at izi it izine karışmışsa fark, fark edilemez hale gelmişse, o zaman o toplumun vay haline.
Her devrin adamları, her zaman bir yolunu bulur ve gemilerini yürütürler. Bunlar, kendilerini gizlemek için toplumun itibar ettiği her şeyi kullanırlar. Cesur göründüklerine bakmayın, korkaktırlar. Cesaret gösterisi yapıyorlar.
Tavus kuşu gibi tüylerini kabartıyorlar.