Tüm insanlık için olduğu gibi Türk Milleti içinde vazgeçilmez değerler vardır. Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz; “Can ve Mal Güvenliği, Adalet, Sağlık, Beslenme ve Barınma Hizmetlerine Erişim,” İnsanoğlu bu saydıklarımızdan yoksun kalınca sağlıklı düşünemez, hatalı davranışlar sergilemeye başlar. Devleti idare edenlere başkaldırma, öldürme, yaralama, dolandırma, çalma, kumar, fuhuş ve uyuşturucu kullanma vakaları hızla artmaya başlar.
Ne yazık ki bugün yaşadıklarımız sanki anlatılanlara benzer nitelikte. İdarecilerimiz sanki gündem değişirse yaşanılan olumsuzluklar unutulur düşüncesiyle olumsuzlukları değiştireceklerine gündemi değiştirme yolunu seçiyorlar. Elbette bir bildikleri vardır bu işi yapanların. Araştırmacılar, her gün birkaç kez değişen gündemin hızına normal insanların yetişemediğini; ‘çok zeki olmamıza rağmen Türk insanının gündemin hızlı değişmesi sebebiyle en fazla 10 gün öncesine ait olayları hatırlayabildiği’ söyleniyor.
Bu durum elbette Milletimizin yararına değil. On gün geriye yönelik bir hafızayla insanın başına neler gelmez ki? Ne kadar çok ‘Allah kötülerin şerrinden korusun’ diye dualar etsek de nafile. Yine kanarız yine kandırılırız yine kazıklanırız. Kötülerin şerri ile yine karşılaşırız…
Yaşananlardan gerekli dersleri çıkartamadığımız için töre cinayetleri, kadına şiddet uygulamaları, tacizler, işkenceler, faili meçhuller, kumpaslar, suçsuz yere hapse düşmeler, hiçbir delil yokken tutuklanmalar, suçu sabitken salıverilenler, trafik canavarları, evden çıkıp tekrar dönmeyen çocuklar, parçalanarak çöp kutularına atılan cesetler, uyuşturucu müptelası evlatlar gündemden maalesef hiç çıkmıyorlar.
Hafızası kıt olan toplumlarda insanların Azrail’le nerde ve ne zaman karşılaşılacağı pek belli olmazmış. Bazen karşıdan karşıya geçerken bir yaya geçidinde, bazen kartopu oynarken evinizin sokağında, bazen okuduğunuz üniversitenin amfisinde, bazen evinize çıkarken bindiğiniz asansörde, bazen çocuklarınızı ekmek parasını kazanmaya çalıştığınız maden ocağında, bazen de okulunuzdan evinize dönmek için bindiğiniz dolmuşun içinde yakalanırsınız ölüme…
Hafızası kıt olan toplumlarda mezarlıktan çıkınca unutulur ölüm acısı, akciğer kanseri yakınını ziyaret ettiği hastaneden çıkar çıkmaz yakılır sigaralar. Arabaya binene kadar sürer aşırı hız ve hatalı solama yapmama nutukları. Karısını görene kadar sürer kadına el kaldırmama yemini…
Bence derdimiz asla çabuk unutma veya kıt hafızalı olmamız değil. Bizim derdimiz; “umursamama, önemsememe, ciddiye almama, olaylar karşısında değerlendirme yapamama. Kendi yaşamlarımızla ve başkalarının yaşamlarıyla dalga geçme. Kısacası sorumsuzluk, beyinsizlik, dangalaklık, şapşallık, aptallık” Olsa gerek.
Üst paragrafta yazılanların hiç birisi elbette gurur duyulacak davranışlar değil. Bu tür davranışlar insanları ve toplumları her zaman hataya ve yanlışa götürür. Bir toplumun okullarında öğretilenler hayata ve yaşama dair öğretiler değilse, insana saygı her şeyin önünde kabul görmüyorsa, insanlara kimliği sorulmadan adil davranılmıyorsa, kul hakkı, kamu malı korunamıyorsa, rüşvet ve yolsuzluklar engellenemiyorsa o toplumda huzur elbette olmaz…
Birtakım yasalar ve polisiye tedbirler elbette gereklidir. Ama arzu edilen gerçek huzur insanları canından bezdiren polisiye tedbirlerden ziyade Allah’ın Kitabı Kur’an da buyrulan; ‘Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.’
Yüce Kitabımızda belirtilen adaletle hükmetmek ve bir hukuk devleti olmakla mümkündür. İnsana yakışan, hukukun üstünlüğünün uygulandığı bir devlet düzeninin kurulması için çaba sarf etmektir. Yoksa yapılan haksızlıklar Allah’ın zoruna gider. Allah’ın rahmeti ortadan kalkar, azabı ortaya çıkar. O zaman başımız daha çok ağrır, yüreklerimize daha çok ateşler düşer.
İşte o zaman kartopu oynadığı için sokakta öldürülen Nuh’lar, sınava girmek için gittiği üniversitesinde kahpece şehit edilen Fırat’lar, okulundan evine dönmek için bindiği dolmuşun içerisinde cinsel tacize maruz kalan ve direndiği için paramparça edilen Özge Can’lar maalesef hep var olacaktır. Yaşanılan acıları çabucak unutmayalım, evlatlarımızı iyi eğitelim. Adaletle hükmedelim ki sapkınlıkların yerini huzur ve mutluluk alsın…