Dünyaya kendi penceresinden bakanlar

Dünyaya kendi penceresinden bakanlar, Görebildiği kadarıyla değil, Telkin edildiği gibi karar verenlerŞu gelişen ve gün geçtikçe teknolojinin sınır tanımadığı dünyada yalnızca bilge liderlerin ve güncel beyinlerin...

Dünyaya kendi penceresinden bakanlar, Görebildiği kadarıyla değil, Telkin edildiği gibi karar verenler

Şu gelişen ve gün geçtikçe teknolojinin sınır tanımadığı dünyada yalnızca bilge liderlerin ve güncel beyinlerin fikir üretebildiği, sistemlerin örümcek kafalı sadece duyumlarla hareket eden, körü körüne bir efsane gibi başkalarının yönlendirmeleri ile hareket eden, hızlı düşünmeyi, çözüm üretmeyi, devletin ve milletin çıkarları uğruna hareket etmeyi bilemeyen sadece dünyayı kendi evinin penceresinden baktığı kadar görebilen insanlarla ne eğitim sistemi ne bilim sistemi nede devlet sistemi, hiçbir sistem yürümez. Çok kısa süre önce on beş temmuz olaylarında o hain ve beyinlerini bir sapığın kölesi etmiş insanlar gibi sistemi tıkayan kanun bilmeyen yönetmelik bilmeyen kendini güncellemeyen sadece iş olsun diye sistemin içinde bulunan insanların, vatanını milletini seven ufku geniş vizyonu olan geleceğe dair ikibin yirmiüç hayalleri olan insanları, pervasızca kendi bilmedikleri uğruna yaftalamak ve sisteme küstürmek isteyenlerin aklının ve mafsalının alamayacağı kadar  milletine ve devletine bağlı hızlı düşünüp hızlı karar verebilen dünyayı evinin her köşesinden görebilen sanki cam fanus misali, şeffaf içi bir dışı bir civanmert insanları kurtlar sofrasına atarcasına güce ve paraya yem eden. Dünyaya bakabilmek için tek bir penceresi olan insanlarla ilgili, Hintlilerin güzel bir deneyi vardır. Hintliler, karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler. Hayvanı görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam toplandı. Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle görmenin imkânı yoktu. O göz gözü görmeyecek kadar karanlık yerde file ellerini sürmeye başladılar.

Birisinin eline filin hortumu denk geldi: "Fil bir oluğa benziyor.” dedi. Başka birinin eline kulağı geçti: "Fil, bir yelpazeye benziyor" dedi. Bir başkasının eline ayağı geçmişti, o da: "Fil bir direğe benziyor." dedi. Bir başkası da sırtını ellemişti: "Fil bir taht gibidir." dedi.

Herkes elini filin neresine sürdüyse, fili ona göre tarif etti. Bu yüzden onların sözleri, birbirine aykırı oldu. Oysa herkesin elinde bir fener olsaydı bu ayrılık olmazdı. Ancak el yordamıyla herkes fili kendi tanıyabildiği kadarıyla anlattı.

İnsanlar olayları kendi bakış açılarıyla görürler ve yorumlarlar. Tabi ki o insanların bakabilecek bir açısı varsa. Bir insanın bir başkası hakkında karar verirken Hintliler gibi değil kapalı olan tüm pencereleri açarak herkesin gördüğünü kendi de görmelidir. Sadece karanlıkta el yordamıyla hissettiğini söylerse o zaman tam da zamane haşhaşilerinin istediği gibi karar vermiş olurlar. Birilerinin hakkında karar verme merciinde bulunan insanların ehliyetli yani liyakatli olması gerekir. Siyasetin, elinde medya gücü olanların ve para gücü olanların isteğine göre değil, Hakkın Adaletin ve Eşitliğin hakim olduğu bir sistemin parçası olmalılar ve karar vermeliler. Yani kısacası, ikibin yirmiüç hedefine yürüyen bu milletin, bu örümcek kafalıları siyasetten, eğitimden, bilimden, medyadan ve güvenlik güçlerinden uzaklaştırmakla kalmayıp, yanından bile geçirmemelidir. Herşeye rağmen “iyi olacak inşallah” diyorum ve saygılarımı sunuyorum görüşmek üzere hoşcakalın.

Yazarlar Haberleri