Daha önce “Hac ve Dua” isimli mensur bir risale, “Gün Akşama Yaslanmadan” isimli şiir, “Mukaddes Yolculuk Medine-i Münevvere” isimli inceleme / araştırma / şehrengiz / belgesel gibi edebi tarzlar içinde yer bulacak olan bir eser, “Evliya Çelebi’nin İzinde Gül Medeniyeti’nin Başkenti” isimli gezi, “Gül Aşkın Mihrabıdır” isimli Gülnameleri ve tıp alanındaki mesleki yayınları ile tanınan Dr. Mehmet Güneş, bütün çalışmalarını taçlandıran toplamda 1128 sayfa tutan iki ciltlik yeni bir eserle karşımıza çıktı: “Mukaddes Yolculuk Mekke-i Mükerreme”.
Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasında çıkan bu eser de tıpkı “Mukaddes Yolculuk Medine-i Münevvere” için ifade ettiğimiz “inceleme - araştırma”, “şehrengiz” ve “belgesel” sınıflandırmaları içinde değerlendirilecek ilmî bir eserdir.
“İnceleme - araştırma” diyorum; çünkü hac farizasının ana mekânı olan Mekke şehri tarihi, kültürü, yapıları, çevresi, dağları, tepeleri, İslam Dini ve bu dinin mensupları olan Müslümanları ilgilendiren bütün yönleriyle ele alınıyor. Dolayısıyla eser, geniş çaplı bir araştırma ve inceleme sonucu toplanan bilgilere dayanılarak hazırlanmış.
“Şehrengiz” diyorum; çünkü eser baştan sona bir şehri, “Şehirlerin Anası” olan Mekke’yi tabii ve sosyal özellikleri ile ele alıyor, şiirlerle, beyitlerle renk katılıyor.
“Belgesel” diyorum; çünkü eser verdiği bilgiler, belgeler, kaynaklar ve resimleriyle baştan sona belgelerle dolu.
“İlmî” diyorum; çünkü bir kurmaca, bir senaryo, bir masal, bir hikâye vb. değil; başta Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler olmak üzere başka tarihi kaynaklara, bilgi ve belgelere dayanılarak hazırlanmış ve iki yüzden fazla eserden faydalanılmış.
Hani, başta çeşitli sanat dalları olmak üzere kendi dalları dışında çeşitli alanlarda da temayüz eden pek çok hekimden mülhem olarak “Tıbbiye’den her şey çıkar, ara sıra da hekim çıkar” mealinde bir söz söylenir. Aslında başarılı bir tıp doktoru olan Mehmet Güneş, mesleki alanda da eserler veren biri. Bunlar arasında, “Şişmanlık ve Diyabet” isimli araştırması ile doktora tezi olarak yayınlanan “Kronik Böbrek Hastalıkları ve E Vitamini” isimli eserini sayabiliriz. Ancak o aynı zamanda bir edip, bir şair, bir düşünce adamı, bir araştırmacı. Nitekim yakın bir gelecekte okuyucu ile buluşacak başka eserleri de yayına hazırlamakla meşgul.
Peki, böylesine önemli bir eserde okuyucu neler mi bulacak?
Bu eser aslında bir “Hacnâme”; ama öyle dualardan, rükünlerden ve cezalardan oluşan 80 – 100 sayfalık bir risale, bir broşür değil. Eserde, Kur’an-ı Kerim’in “Şehirlerin Anası” (Ümmü’l-kura) olarak zikrettiği Mekke-i Mükerreme’nin tarihi, içinde barındırdığı Kâbe-i Muazzama’nın, Mescid-i Haram’ın, hac ibadeti sırasında uğranılan diğer mekânların (Mina, Müzdelife, Arafat vb.) geçmişi, günümüzdeki durumu -ve önerilerle, duyulan endişe ve düşüncelerle hatta geleceği- çeşitli yönleriyle ele alınmış. Yazarın ifadesiyle, Hac ibadetindeki “İlahi sembollerin taşıdığı mana, maksat, mahiyet, sır ve hikmet, zarfı ve mazrufiyle birlikte ummandan bir katre misali” anlatılıyor. Yeri gelmişken şunu da ifade etmeliyim: Yazar, hiç çekinmeden kanayan bir yaraya da parmak basıyor. Benim de yıllar önce kaleme alıp yayınladığım ve Suudi Arabistan Kralı’na iletilmek üzere Türkiye’deki Büyükelçiliklerine de gönderdiğim “Kâbe’nin Etrafındaki Kuşatma Kaldırılmalıdır” başlıklı yazımda ifade ettiğim hususları resimlerle de destekleyerek belgelemiş. Kabe’nin etrafına rantiye için kondurulan ve tabir yerinde ise Kabe’yi boğan o heyula binaların resimlerini, “Edep Yahu” hattı ile birlikte kitabın sayfalarına kondurarak anlamlı ve ibret dolu bir mesaj vermiş. Bu manada, eserin bu eleştirel yönüne dokunmadan yayınlama cesaretini gösteren Diyanet Vakfı yetkililerini de tebrik etmeliyim.
Üzülerek belirtelim, millet olarak “okuma özürlüyüz” ama okumadan olmuyor. 1989 yılında Hac ibadeti için otobüslerle hareket etmiştik. İlahilerle, tekbir, telmih, telbiye ve sohbetlerle tam yedi gün süren yolculuğumuz sırasında Kafile Başkanımız Haccın bütün detaylarını anlatmıştı. Büyük bir heyecan içinde Beytullah’a varıp tavafa başlayacağımız sırada otobüs koltuğunda yan yana oturduğumuz yol arkadaşımın, “Şimdi burası Peygamberimizin mezarı değil mi?” diye soruşunu hiç unutamıyorum. Oysa uzun yolculuğumuz sırasında önce Mekke’de Hac ibadetimizi yapacağımız, sonra da Medine’ye giderek Peygamber Efendimizin Mescid’ini, Ravza’sını ziyaret edeceğimiz detaylı olarak anlatılmıştı. Onun için önceden okuyup bilgilenmek büyük önem taşıyor. Bu kitabı okuduktan sonra Hac yolculuğuna çıkacakların hiç yabancılık çekmeyeceklerini, Hac ibadetlerini ve kutsal mekânları ziyaretlerini daha bir aşk ve heyecanla yapacaklarını söyleyebilirim. Kaldı ki Hac, dini bir ibadet olmanın yanında sosyal ve kültürel bir hareket olduğu için “Mukaddes Yolculuk Mekke-i Mükerreme” kitabı bu manada da çok büyük bir destek olacak, Hacı adaylarının ve Hacıların ufkunu açacaktır.
İki ciltte toplam on iki bölümden oluşan eserde İslam tarihinden kesitler verilip Hac ve Umre İbadetlerinin bütün safhası ve aklınıza gelen-gelmeyen bütün kutsal mekânlar etraflıca anlatılıp hatıralarla, resimlerle anlatıldığı için bu deryada kaybolmaz ama daha bir heyecan, daha büyük aşk, daha büyük ilgi ile dolaşırsınız; yeter ki okuyunuz.
Burada sözü yazara bırakalım:
“Mübârek ecdâdımız, “Mukaddes Yolculuk” için yapılması gerekenleri çok çarpıcı bir cümle ile ortaya koymuş ve “Önce Tekke sonra Mekke!” demiştir. Ecdâdımız bunu derken; ‘Bu yolculuğa çıkmadan önce; Kutsal Topraklar’da yapılması gereken ibadetler ve takip edilmesi gereken adap Müslüman’a yaraşır bir irfanla öğrenilmeli, Haremeyn hakkında gerekli bilgiler edinilmeli, mânevî hazırlıklar tefekkür ve takvâ ikliminde tamamlanmalı, Muhabbet-i Resûlullah’tan Muhabbetullah’a giden aşk çağlayanında ruh kıvama getirilmeli, gönül hanesi mamur edilmeli ve ondan sonra bu “Mübarek Sefer” için yola çıkılmalıdır.’ îkazını çok veciz bir biçimde ifade etmiştir. İşte elinizdeki bu kitap; böylesi bir ruh kıvamını yakalamanın ilk adımı olan “İrfani bilgi”ye sahip olabilmek, Kutsal Topraklar’daki mukaddes mekânları, buraları şereflendiren muazzez hayatları ve mübarek hatıraları tafsilatlı bir biçimde tanıtabilmek gayesiyle kaleme alınmıştır.”
Başka söze gerek var mı?
İki ciltten oluşan bu güzel ve anlamlı eser Diyanet Yayınevleri ile Müftülüklerdeki satış yerlerinden temin edilebilir. Eseri kaleme alan Sayın Dr. Mehmet Güneş’i tebrik ediyor, kalemine, aşkına, zihnine kuvvet diyerek yeni eserlerini bekliyoruz.
Osman OKTAY
Türk Ocakları Genel Sekreter Yardımcısı
10 Ocak 2015
Türk Ocakları Genel Merkezi Web Sitesi
turkocaklari.org.tr