Birazda alevilerle empati yapılamaz mı? - Fatih Erdoğan

Bizim evde sabahları her gün erken kalkılır. Hafta içi hafta sonu fark etmez. Bugün günlerden Pazar (21 Nisan 2013) ev halkı yine erkenden ayaktaydı. İlk iş olarak, evden erken çıkacaklar için kahvaltı hazırlanır. Maalesef kahvaltıya...

Bizim evde sabahları her gün erken kalkılır. Hafta içi hafta sonu fark etmez. Bugün günlerden Pazar (21 Nisan 2013) ev halkı yine erkenden ayaktaydı. İlk iş olarak, evden erken çıkacaklar için kahvaltı hazırlanır. Maalesef kahvaltıya hep beraber oturamıyoruz. Kahvaltı yapma önceliği dershaneye gidecek olan yavrularda. Onlar alel acele kahvaltısını yapıp dershanelerinin yolunu tutarken sofraya biz evde kalanlar oturuyoruz. Bu sabahta öyle oldu. Dershaneye gidenler yola koyulunca biz evde kalanlar sofraya oturduk. Üniversite sınavlarına hazırlanan kızım akşamdan beri kafasına takılmış olsa gerek ki Türk Halk Edebiyatından “Deyiş ve Nefes” hakkında bir soru sordu. Soruya kahvaltıyı bitirdikten sonra bakmaya karar verdik.

Kahvaltı bittikten sonra çalışma odamıza geçtik ve kızımın sorusuna cevap aradık. Soru; “Dini ve tasavvufi halk şiiri türleri ile ilgiliydi.” Kızım belli ki dini ve tasavvufi halk şiiri türlerini iyi kavrayamamıştı. Yapılacak iş bu türler hakkında bilgi vermek ve örnek şiirleri incelemekti. Dini ve tasavvufi halk şiiri türlerini, “Şathiye, İlahi, Nutuk, Deme(Deyiş) ve Nefes” hakkında ki nazari bilgileri tekrar ettik. Daha sonra bu türlerle ilgili örnek şiirler okuduk. Bu şiirlerin bestelenmiş olanlarından birkaç türkü dinledik. Bu türlere ait şiirlerin daha çok Alevi-Bektaşi âşıkları tarafından yazıldığı üzerinde durduk. Konusunun genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücud, Alevi-Bektaşi ilkeleri, tarikat kurallarıyla ilgili olduğunu belirledik. Bu türlerde eser veren en ünlü şairlerinin Pir Sultan Abdal ve Kaygusuz Abdal olduğunu tespit ettik. Bu şiirlerden bestelenmiş olan birkaç eser dinledik. Bir saat kadar emek verdik ama sonunda kızım konuyu bir daha unutmamak üzere kavramış oldu…

YouTube de Nefes ve Deyiş türlerinden örnekler dinlerken Sabahat Akkiraz tarafından seslendirilen Alevi Bektaşi semah türü tevhidin videosu çıktı karşımıza. Konumuzla ilgili olduğu için tıkladım videoya. Ses, müzik ve sözler o kadar güzeldi ki inanın bir kez daha dinlemek zorunda kaldık. Muhteşem ses ve muhteşem müziğin etkisiyle olsa gerek içimden bir ses; “ Bebek katili ve onun eli kanlı terör örgütüne gösterilen hoşgörünün azıcık/bir bir parçası Alevi vatandaşlarımıza niçin gösterilmez acaba” diye seslendi. Öyle ya bu devlet kendisine ve cumhuriyete her zaman sadık kalan, hiçbir zaman kavgadan yana olmamış hep sevgi ve barıştan yana olan Alevi vatandaşlara niçin şefkat elini uzatmaz, onları bağrına basmaz acaba? Cemevlerini niçin yasal statüye bağlamaz acaba?

İçimdeki ses; “Kürtlere, anadilde eğitim, kimlik konusunda Türkiyelilik, Demokratik Özerklik (yerel yönetimlere ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda karar alma hakkının tanınması) gibi çok önemli hakların verilmesi adım adım gerçekleştirilirken Alevi vatandaşlara hiçbir hak verilmemesi haksızlık değil mi?” diyor.

CEMEVLERİ

Cemevi; Alevilerin zikir yaptıkları, hak ile batıl alanı ayırdıkları, ölmeden önce öldükleri, sorguya çekilip soruldukları ya da bağlama çalarak, karşılama ya da semah oynadıkları ve ibadethane olarak kabul ettikleri mekânlardır. Biz Sünniler, ne kadar Müslümanların bir tek ibadethanelerinin olduğunu söylesek de Alevi vatandaşlarımız bunu kabul etmemekte ve bizim ibadethanemiz Cemevidir demektedirler. Kürtlere yıllarca “siz bizim kardeşimizsiniz” dedik yıllarca bir sonuç alamadık. Alevilere “Sizin ibadethanenizde camilerdir. Sizde camilere gelin, bizim gibi ibadet yapın” demekle de bir sonuç alınamayacağı hala anlaşılmadı mı acaba?

Geçenlerde Cemevlerinin sayısı ile ilgili bir istatistik yayınlandı. Türkiye'de 50 ilde 937 cemevi varmış. 31 ilde ise hiç cemevi yokmuş. 937 cemevinin 172'si Tokat'ta, 90’ı Çorum da, 71’i Sivas’ta, 64’ü İstanbul’da ve 63’ü Kahramanmaraş’taymış. Hiçbir konuda ilk beşte yer alamayan Kahramanmaraş’ın cemevi sıralamasında ilk beşe girmesine hem şaşırdım hem sevindim.

Aynı anneden ve babadan dünyaya gelen kardeşler arasında bile çeşitli farklılıklar var. Bu kardeşler farklılıklarına saygı duyulması halinde birbirlerini görmeye devam ediyorlar. Aksi halde birbirleriyle ilişkiyi kesip atıyorlar. Hiçbir vatandaşımızın bir diğeriyle ilişkisini koparmasına müsaade etmemeliyiz. En başta da Alevi vatandaşlarımızı bağrımıza basmalıyız. Bu konuda bana katılmayan kardeşlerim Sabahat Akkiraz’ın sesinden Tevhit isimli semahı dinlerlerse bana hak vereceklerinden eminim…

Yazarlar Haberleri