Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik müzakerelerine 3 Ekim 2005'te, Türkiye ile aynı gün başlayan Hırvatistan, 1 Temmuz'da AB'nin yeni üyesi olacak.
Başta ekonomi olmak üzere, birçok alanda Hırvatistan'ın önünde bulunan Türkiye'nin hala müzakere sürecini tamamlayıp AB üyesi olamaması, müzakerelere aynı tarihte başladığı Hırvatistan'ın Birliğe alınmasıyla bir kez daha ''neden'' sorusunu gündeme getirdi.
Avusturya'nın "Kurier" gazetesinin geçtiğimiz günlerde yayımlanan analiz haberinde, katılım müzakerelerine aynı gün başlayan Hırvatistan ile Türkiye karşılaştırıldı. Haberi için ''Aynı başlangıç, iki ülke, farklı hızlar'' başlığını kullanan Kurier, 8 yıl süren müzakereler sonucunda Zagreb'in AB üyesi olduğunu, Ankara'nın ise çıkmaz bir sokakta sıkıştığını yazdı.
Türkiye ile Hırvatistan, 3 Ekim 2005'te birlikte müzakerelere başlamış olsalar da Türkiye'nin AB macerası çok daha öncelere, hatta Hırvatistan'ın bağımsızlığının öncesine dayanıyor. Türkiye, 1999 yılında ''aday ülke'' statüsü almasına karşın, bundan tam 12 yıl önce, 1987 yılında, o zamanki adıyla "Avrupa Topluluğu"na adaylık için başvuruda bulunmuştu.
Türkiye'nin adaylık başvurusu 1999 yılında kabul edilirken, Hırvatistan bundan 1 yıl sonra, 2000 yılında, AB üyeliğinin ilk basamağı olarak kabul edilen İstikrar ve Ortaklık Antlaşması'nı imzalamıştı.
Bekleyiş daha da sürecek
Bosna Hersek'in eski Ankara Büyükelçisi Hayrudin Somun, Hırvatistan ile Türkiye'nin aynı anda müzakerelere başlamış olmasına rağmen, Türkiye'nin AB üyeliği bekleyişinin daha uzunca bir süre devam edeceğini belirtti. Somun, bu uzun bekleyişin nedenlerinin güvensizlik, şüphe ve ön yargılar olduğunu ifade etti.
Alman siyaset analizcisi ve Güneydoğu Avrupa ülkeleri politikaları uzmanı Bodo Weber de Hırvatistan ile Türkiye'nin Avrupa entegrasyon sürecinde farklı arka planlara sahip olduğunu söyledi.
Hırvatistan'ın yolunun 1990'lı yıllardaki Balkan savaşlarıyla başladığını ve AB'nin de Balkan yarımadasında sürekli barış ve istikrar hedeflediğini ifade eden Weber, Türkiye'nin AB perspektifinin ise çok daha eskiye dayandığını belirtti. Türkiye'nin AB üyelik sürecinin, AB'nin Kıbrıs konusundaki hataları ve "Hristiyan Avrupa" söylemleriyle birçok kez zarar gördüğünü hatırlatan Weber, "Bu ne Türkiye ne de AB için iyi" dedi.
Alman "Bild'' gazetesi, Hırvatistan'ın AB üyeliği hakkındaki bir haberinde, ülkenin ekonomik göstergelerini, yolsuzlukları ve işsizlik oranlarını paylaşarak, Hırvatistan'ın AB üyeliğinin, AB'nin diğer ülkelerine sorun yaratacağını savunmuştu.
İşsizlik yüzde 20,9
Hırvatistan İstatistik Ajansı'nın 2011'de yapılan son nüfus sayımına dayanarak yayımladığı verilere göre, 4 milyon 284 bin 899 kişinin yaşadığı ülkede, işsizlik oranı yüzde 20,9. Hırvatistan İş Bulma Kurumu'nun en güncel verilerine göre ise ülkede 355 bin 598 kayıtlı işsiz bulunurken, Hırvat gençlerinin yüzde 50'sinden fazlasının işi bulunmuyor.
Başmüzakereciden Avrupa Birliği'ne sitem
Aynı dönemde müzakerelere başlayan Hırvatistan’ın katılım törenleri için Zagrep’e giden Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Türkiye'nin üyeliğinin siyasi sebeplerle geciktirildiğini söyledi.
İstanbul Atatürk Havalimanı'nda konuyla ilgili basının sorularını cevaplayan Bağış, öncelikle Hırvatistan’ı tebrik etti.
AB bakanı Bağış, iki ülkenin aynı zamanda müzakerelere başladığını hatırlattı.
Bağış, “Türkiye’nin üyeliği siyasi sebeplerle geciktirilmeye çalışılmıştır. Tabi Türkiye’nin büyük olması, güçlü olması, üye olduğunda Avrupa Birliği'nin en önemli ve en büyük ülkelerinden olacak olması Avrupa’daki bazı çevreleri endişelenmektedir. Ama şu da bir gerçektir ki Türkiye, Avrupa Birliği reformları konusunda kararlıdır. Avrupa Birliği’nin ilerleme raporları dahi Türkiye’yi eleştirirken, Türkiye’nin reformlarını yerine getirdiğini itiraf etmektedir. Türkiye için Avrupa Birliği’nin süreci sonucunda çok daha önemlidir. Bu süreç bizim daha demokratik, daha şeffaf, daha saygın bir ülke olmamız açısından son derece önemlidir” dedi.
Egemen Bağış, Beşiktaş'ın Hırvat bir teknik direktörle anlaşmasını da güzel bir rastlantı olarak nitelendirdi.
Kaynak : TRTHaber