AK Parti Grup Başkan Vekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Mahir Ünal, AK Parti Elbistan İlçe Başkanlığında düzenlenen Kurban Bayramı programında partililerle bir araya geldi. 1 Kasım 2015 Pazar günü yapılacak olan genel seçimler için değerlendirmelerde bulunan Ünal ilginç ve çarpıcı açıklamalarda bulunarak, “Hem Afşin’de hem de Elbistan’da çok daha sıcak, çok daha yoğun ve çok daha yüksek bir rekabetin olduğu bir seçim süreci yaşayacağız” dedi.
Mahir Ünal, artan terör olaylarını bertaraf etmek için devletin sürdürdüğü mücadele için ‘sarayın savaşı’ ya da AK Parti seçimi kazanmak için ülkeyi savaşa götürüyor’ şeklinde yöneltilen eleştiriler için ise, “Bizim ülkeyi savaşa sürüklemek gibi bir niyetimiz olsaydı bunu 7 Haziran'dan önce yapmaz mıydık? Biz bu milletin tek bir ferdinin tırnağına taş değmesin diye 13 yıl boyunca gece-gündüz uyumadık, nöbet tuttuk, tetikte durduk” ifadelerini kullandı.
Siyasi gündem ve genel seçimler konusunda ilginç ve çarpıcı değerlendirmelerde bulunan AK Parti Grup Başkan Vekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Mahir Ünal, şunları söyledi:
““Milliyetçi Hareket Partisi’nin birinci sıra adayı kuzeyden, Cumhuriyet Halk Partisi’nin birinci sıra adayı kuzeyden. Hem Afşin’de hem de Elbistan’da çok daha sıcak, çok daha yoğun ve çok daha yüksek bir rekabetin olduğu bir seçim süreci yaşayacağız. Geçmiş seçimde gördük ki; bizim seçim stratejimizde daha yoğunluklu bir çalışma içerisine girmemiz gerekiyor. Bizim, her eve girmemiz, her kişiye dokunmamız gerekiyor. Her bir seçmenin halini, hatırını tekrar bir daha sormamız; derdiyle dertlenmemiz ve tekrar ihtiyaçlarıyla ilgilenmemiz gerekiyor. Aslında bu stratejinin altında bir şey daha var. Kuzeyde eğer oylarımız düşerse bu birazda kuzeyde 1.sıra adayı olan AK Parti’nin kuzeyde zayıflaması anlamına geliyor. Bir partinin birinci sıra adayını zayıflattığınız zaman aslında o partiyi zayıflatırsınız. O adayı zayıflattığınız zaman merkezde de bir zayıflık ortaya çıkar. Tespihin imamesini kırarsanız tespih dağılır. O yüzden hep birinci sıra adaylara siyasette yüklenilir.
Genel siyasette ne kadar başarılı olursanız olun, eğer yerel yönetimlerde eksik hizmet veriyorsanız bu doğrudan genel seçimleri etkiler. O yüzden hem Ekinözü’nde, hem Afşin’de hem de Elbistan’da yerel yönetimlerin görevini layıkıyla yerine getirmeleri ve yerel yönetimlerin büyükşehir statüsündeki değişiklikten sonra karşılıklı olarak kendilerine bildirilen her meseleyi ‘bu büyükşehrin meselesi’ ya da ‘bu ilçe belediyesinin meselesi’ gibi arada bırakılması, doğal olarak oyunuzu çok ciddi oranda düşürme riskini içeriyor.
7 Haziran'dan sonra her birimiz bir fotoğrafı net bir şekilde gördük. Bu ülkede siyaset, bir merkezde güçlü bir şekilde kendisini tahkim etmezse, bütün güçler harekete geçiyor. Hem içeride, hem dışarıda siyaset zayıfladığı anda bütün güçler harekete geçiyor. Operasyon üstüne operasyon çekmeye başlıyorlar. 20 Temmuz'da başlayan PKK, DAEŞ, DHKP-C bunların birlikte başlattıkları, Türkiye'yi istikrarsızlaştırma sürecini hamdolsun devletimiz güçlü bir şekilde karşıladı ve püskürttü. Bu ne sayede oldu? Tek başına iktidar olmasa bile yüzde 41 oy oranı ile siyasetin merkezini AK Parti’nin güçlü bir şekilde tutuyor olması sayesinde oldu. Siyaset zayıfladığı zaman bürokratın eli imzaya gitmez. Siyaset zayıfladığı zaman bürokrat risk almaz, karar vermez. 7 Haziran'dan sonra biz neyi gördük? Siyasetin zayıflaması, siyasetin tek başına güçlü bir iktidar çıkartmamasının aslında hepimizin güvenliğini, ekmeğini nasıl tehlikeye attığını net bir şekilde gördük.
TBMM'de bu milletin yaklaşık 60'ının oyunu aldığını iddia edenlerin milletin istikrarı ile milletin güvenliği ile hiç bir ilgilerinin olmadığını gördük. Şimdi bize diyorlar ki; 'siz neden koalisyon yapmadınız?' Biz de diyoruz ki; biz koalisyon yapmak için ciddi bir çalışma yürüttük. Ama koalisyon yapmak istediğiniz siyasi parti, size kendinizi inkâr etmenizi söylerse ne yaparsınız? ‘13 yıllık iktidarını inkâr et. 13 yıllık iktidarın bir yıkımdı. Seninle ortak hükümet kurarız, ama bu hükümet bir restorasyon ve onarım hükümeti olsun’ derse, buna evet mi dersiniz. Ya da MHP'nin yaptığı gibi ilk günden size kapıları kapatırsa, her şeye ‘olmaz’ derse, gidip ‘risk alın, elinizi taşın altına koyun’ demenize rağmen size her türlü kapıları kapatırsa bunun suçlusu siz mi olursunuz. Buradan Sayın Tuğrul Türkeş'i tebrik ediyorum. ‘Devlet, Devlet Bey’den önemlidir’ dedi. ‘Devlet eğer bana ihtiyaç duymuşsa ben bu sorumluluktan kaçmam’ dedi. Biz aynı devlet adamlığını Sayın Devlet Bahçeli'den de beklerdik. Maalesef her şeye ‘hayır’, ‘olmaz’ diyerek koalisyonun kapısını kapattı.
Türkiye'yi bu türbülanstan çıkartmak için, Türkiye'nin istikrara kavuşması ve istikrarın sürmesi için her birimizin üzerinde büyük sorumluluk var. Her birimizin gerçekten çok çalışması gerekiyor. Tüm kadınlarımızın, gençlerimizin çalışması gerekiyor. Bu ülkeye gönül vermiş; yerli ve milli olan herkesin çok çalışması gerekiyor. Bunların yerlilikten ve millilikten anladıklarının ne olduğunu dün gazetelerinde gördük. Sözcü gazetesinde yerlilikten ve millilikten ne anladıklarının anlamı ortaya çıktı. Bunların yerlilikten ve millilikten anladıkları ırkçılık, faşizm. Biz ise, yerlilik ve millilikten şunu anlıyoruz: bu toprağa, bu bayrağa, bu ülkeye, bu vatana bütün kalbiyle sahip çıkmak ve aşık olmayı anlıyoruz. Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkes’iyle, Alevi’si ile Sünni’siyle bu toprağa sahip çıkan, bu bayrağa sahip çıkan, bu vatana sahip çıkan ve bu ülkenin büyük tarihine ve geleceğine kendisini ait hisseden herkes yerli ve millidir. Ama bu ülkenin geleceğine, tarihine, bayrağına, toprağına ihanet içerisinde olan ve bunlara ihanet etmek için dışarıdaki düşmanlarla işbirliği yapanlar asla yerli ve milli olamazlar. Yerli ve milli olan bizim kardeşimizdir. Bu toprağı, bu bayrağı, bu vatanı seven herkes bizim başımızın tacıdır. Hepimiz çalışacağız. Daha çok çalışacağız. Bizim kavgayla, şiddetle, küslükle işimiz olmaz. Bizim önce kendimizi bilmemiz gerekir. Ne yaptığımızı bilmemiz gerekir. Başkalarının da bizim hakkımızda ne düşündüğü artık o kısmı Allah’a aittir. Biz, kalbimizi ve niyetimizi temiz tutmakla ve üzerimize düşen sorumluluğu bihakkın yerine getirmekle sorumluyuz.”