Kandaki normal kolesterol düzeyinin ne olduğunu belirlemek kolay bir iş değil. 1960'larda bu problemin cevabını bulabilmek için orta yaştaki beyaz Amerikalı erkeklerde yapılan ölçümlerin vasatisi alındı. Bu incelemelerin neticenine bakılarak 300'ün üstündeki değerlerin anormal olduğu kabul edildi.
Aradan geçen yıllar içindeki gözlemler, ele geçirilen kanıt eder, bırakın 300'ü, 200 mg/dl'nin bile gerçek anlamda normal olmadığını gösterdi. Bir hayli bilim insanını bu doğrultuda düşünmeye yönelten verilere bakalım.
Taş devrindekiler de düşük
İnsanoğlu tarım yapmaya ve hayvan yetiştirmeye başlamadan önce, onbinlerce yıl tabiatta bulduğu nebat ve vahşi hayvanlarla besleniyordu. Afrika'da, Avustralya'da ve kimi eskimo topluluklarında yapılan araştırmalar kan kolesterol düzeylerinin 140'ı geçmediğini, kötü kolesterol düzeyinin 50- 70 arasında olduğunu gösteriyor. İnsanoğluna genetik ve evrimsel olarak en yakın hayvanlar olan maymunlara baktığımızda durum pek fark değil. Toplam kolesterol değerleri 110'u geçmiyor. Yeryüzündeki memelilerde insan ve bir takım evcil hayvanlar dışında, hiçbirinin kan kolesterol düzeylerinin 150'yi aşmadığını görüyoruz. Bebeklerde yapılan kan tahlilleri hemen hemen taş devri koşullarında yaşayan insanların değerlerini ortaya koyuyor.
Tek başına yeterli değil
Öyle anlaşılıyor muasır insanın kolesterol düzeyi olması gerekenden yüksek. Bir tek değeri alıp onun üstünü anormal, altını normal kabul etmek grinin tonlarına aldırış etmeden siyah beyaz ayırımı yapmaya benzer. Kolesterolü bugün için üst sınır kabul edilen 200 mg/dl'den fazla olan bir kişinin bütün özellikleri göz önüne alındığında, kalp krizi rizikosunun hiç de yüksek olmadığı ortaya çıkabilir. Bunun aksine kolesterolü 170'olan birinin rizikosu ciddi olarak yükselmiş olabilir. Kolesterol değerinin bir hayli etkenden biri olduğu, çoğu zaman tek başına bir şey ifade etmediğini unutmamak gerekir.