MÜMİN BUNALIMA GİRMEZ.

İman emniyet ve güven, İslam ise teslimiyet demektir. Yani mümin, kalbi, ruhu ve bedeniyle kâinatın sahibine teslim olan kişidir. Bu teslimiyet, mümini bunalımlardan koruduğu gibi, geleceğe de güvenle bakmasını sağlar. Bundan...

İman emniyet ve güven, İslam ise teslimiyet demektir. Yani mümin, kalbi, ruhu ve bedeniyle kâinatın sahibine teslim olan kişidir. Bu teslimiyet, mümini bunalımlardan koruduğu gibi, geleceğe de güvenle bakmasını sağlar. Bundan dolayıdır ki Allah’a teslim olanlar, ümitsizlik batağına düşmezler.   

İman edenler de hastalanıp, darlık ve yokluk içerisine düşebilir. Ama iman ehline zorluklar, açılı kebap gibidir.  Çünkü îman varsa, imkân vardır. İmkân varsa, onu hak yolda kullanmak lâzımdır.   Zira Efendimiz hadis-i şeriflerinde: 

"Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sâdece mümine hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu ise hayırdır; bir zarar gelse sabreder bu da hayırdır" Buyurmaktadır.  (Müslim, Zühd 64, (2999). 

Her insanın kendi durumuna göre imtihan şekli vardır. Önemli olan, imana sarılıp, ümitsizliğe düşmemektir.  Ümit, imanın muhtevasına dahil bir olgudur. Ümitsizlik ise, insanı küfre kadar götüren zalim bir hastalıktır Zira ayeti kerimede: 

 “Gerçek şu ki, kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” Buyrulmaktadır.  (Yusuf Suresi 87)  

Kafirler inkarda inat ettikleri için, Allah’ın rahmetinden ümit keserler. Halbuki bir hadis-i şerifte: 

“Kâfir, Allah’ın rahmetini tam olarak kavrayabilseydi, O’nun cennetinden asla ümidini kesmezdi.” Buyrulmuştur.(Müslim, Tevbe, 23) 

 Başka bir ayet-i kerimede: 

 “Gevşeklik göstermeyin ve üzülmeyin. Eğer inanmışsanız, şüphesiz en üstün olan sizsiniz.” Buyrulmaktadır. (Âl-i İmran 139)  

Yani insanlar arasında üstünlük imanda, müminler arasındaki üstünlük ise takvadadır. Mümin, zamanın fitneleri karşısında gevşemez üzülmez ve ümitsizliğe düşmezse üstünlüğünü korumuş olur.  

 Mümin en çetin savaşta bile ümidini kaybetmez. Malum olduğu üzere, Uhud savaşında başta Hz. Hamza (r.a.) olmak üzere, birçok sahabe şehit olmuştu. Ebu Süfyan, “Ya Muhammed! Bedir’in intikamını aldık ölülerimiz eşitlendi” diye bağırıyordu. Efendimiz(s.a.v.) bir müddet susmayı tercih etti. Sonra Hz. Ömer cevap verdi “Ey Ebu süfyan! Eşitlenmedik. Çünkü sizin ölüleriniz cehennemde, bizimkiler cennettedir. Bizim mevlâmız Allah’tır. Sizin mevlânız yoktur. Demek suretiyle: 

“Allah iman edenlerin mevlâsıdır. İnkâr edenlerin ise mevlâsı yoktur” ayeti ile cevap veriyordu.(Muhammed Suresi, 47/11 

Mümin dünyada ana baba gibi güvendiği yakınlarını da kaybedebilir. Onlarla cennette beraber olmayı ve Cemâlullah ile müşerref olmayı ümit ettiği zaman, ölümün acısını cennetin güzellikleriyle bertaraf etmiş olur.  

Günahta ısrar edenler, “Allah beni affetmez” diyerek haram fillere devam ederler. Hâlbuki günahların çokluğu, ümitsizlik sebebi değildir.  Zira ayet-i kerimede: 

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”Buyrulmaktadır.(ZümerSuresi39/53)

         Yani Rabbimizin rahmeti ve kuluna olan muhabbetinin sonsuzluğu, her şeyi kuşatmıştır. Her insan bu ilahi rahmetten istifade edebilir. Ancak, “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin” demek, siz korkmadan günah işlemeye devam edin demek değildir. Ayetteki esas maksat,  en günahkâr insanların bile tövbelerinin kabul edileceğini bildirmek, kötülükten vazgeçip Allah’a dönmelerini teşvik etmektir. Zira başka bir ayette: 

  “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” buyrulmaktadır (A’raf Suresi 7/156)  

Müslüman anın yolu engebeli, imkânları kısıtlı, dostu az, düşmanı da çok olabilir. Zorluklar karşısında kaldığında, “"Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!" dedigği zaman, karanlık dünyasına aydınlık bir kapı açar ve onun sevgisini kalbinde hisseder. A’li İmran Suresi 3/173)Yani Rabbim Allah’tır diyen mümin, akli muvazenesi yerinde olduğu müddetçe stres bataklığına düşmez.   

Bir hadis-i şerifte

“Allah, kulunun zannı üzeredir” Buyrulmuştur.(Buhari Tevhîd; Müslim, Tövbe)

Yani kul Rabbini rahmet, cömertlik ve af sahibi olarak düşünürse, Allah da onun zannı üzere muamelede bulunur demektir. Kul her zemen Allahtan ümitvar olmalı, istediği bir yardım gelmedi diye ümitsizliğe düşmemelidir. Allah sonumuzu hayreylesin. 28.9.2021

                                                                                                    Ali KARA

                                                                                                  Emekli Müftü

Kültür & Sanat Haberleri