EŞİNİ KISKANMA HASTALIĞI 

Her Müslüman’ın namusunu kıskanması dini bir görevdir. Onu koruma uğruna ölen kimse de şehit sevabı kazanır.  Zira ayet-i kerimede "Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır" Buyrulmuştur.(Nisa suresi 4/128)  Bir...

Her Müslüman’ın namusunu kıskanması dini bir görevdir. Onu koruma uğruna ölen kimse de şehit sevabı kazanır.  

Zira ayet-i kerimede "Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır" Buyrulmuştur.(Nisa suresi 4/128) 

 Bir Hadis-i Şerifte Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:  

               “Kıskançlığın bazısını Allah sever, bazısını da sevmez. Allah’ın sevdiği kıskançlık, kötülük olduğu kuvvetle muhtemel olan zamanlarda du­yulan kıskançlıktır. Allah’ın hoşlanmadığı kıs­kançlık ise, zayıf bir ihtimale dayanarak duyu­lan kıskançlıktır.” buyurmuştur. Kütüb-i Sitte, Trc.17/219 

Yani kıskançlık iki kısımdır. 

 Birincisi:

 Kuvvetli delile dayanan kıskançlıktır. Böyle kıskançlık, güven duygusunun, sevgi, saygı ve dostluğun bitmesine sebep olacağı için, takip edilmesi gerekir.

Çünkü erkek ve kadınlar, eşlerinin namus ve iffetini korumada birer örtü görevi yaparlar.   

Erkek hanımını kıskanır ama hanım beyini kıskanmaz diye bir anlayış yoktur.  Zira Hz. Aişe validemizin, Efendimizi diğer hanımlarına karşı kıskandığı da olmuştur. (Ebû Dâvud, Büyû; Nesâî, İşretu'n-Nisa) 

Ancak kıskançlık, yersiz ve hayalî şüphe­lere dayanmamalıdır. Çünkü şüphe aşağılık duygusunu tetikleyen hummalı hastalık gibidir. Mutluluğun düşmanıdır. Psikolojik yönden tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde aile geçimsizliği başlar.  

İkincisi:

 Kuvvetli delile dayanmayan, vehm ile şüpheye götüren kıskançlıktır. Bu anlayışın aşırıya çıkması sevgiye dayalı kıskançlığı başlatır ki, buda kişiyi aldatılma saplantısına kilitler.  Böyle bir kıskançlık, Allah (c.c.)’ın sevmediği bir davranıştır. Bununla ilgili bir hadis-i şerif şöyledir:

Çölde yaşayan bir sahabe, Resulullah (s.a.v.)’e gelerek şöyle dedi. 

“Ey Allah’ın Resulü! Karım, benim yatağımda siyah bir çocuk doğurdu. Biz asla aramızda siyah bulunmayan bir aileyiz” dedi. Efendimiz (s.a.v.): 

“Senin develerin var mı?” Buyurdu. 

Adam “evet” dedi.  

“Renkleri nedir”? Buyurdu 

Adam “kızıl” dedi. 

“Aralarında siyah da var mı”? Buyurdu 

Adam hayır dedi. 

“Peki, boz var mı”? Buyurdu 

Adam “Evet var” deyince 

“Peki, bu nereden oldu?” buyurdu.  

Adam, “bir damara çekmiş” deyince Efendi­miz (s.a.v.): 

“Senin oğlun da bir damara çekmiş olabilir” buyurdular.  (Ebu Davud, Edeb ) 

Böyle bir şüphe yersizdir. Çünkü bebek, uzak bir akrabaya benzemiş olabilir. Bundan dolayı kadını suçlamak İslami bir davranış de­ğildir. Gerçi zamanımızda Bir DNA testi her şeyi ortaya koymaktadır. Ancak her şeyi DNA testine götürmek de aileyi dağıtabilir.   

Çünkü ailedeki mutluluk, karşılıklı güven esasına dayanır. Güvenen insan, her şeye müspet yönden bakacağı için şüpheye düşmez.  

Ailedeki sevgi ve kıskançlık her şeyin üzerine çıkmamalıdır. Bu durumu anlatan hadis-i şerifte:

"Bir şeye karşı sevgin seni kör ve sağır eder (de onun eksiklerini görmez, kusurlarını işitmez hale gelirsin) buyrulmuştur."   (Ebu Davud, Edeb)  

Kıskançlığa dayalı sevgi kalbe hâkim olup, Allah sevgisini bastırırsa, gözü kör, kulağı da sağır hale getirir.  

Faydalı bir ilaç, fazla alındığı zaman zehirlenmeye yol açtığı gibi, çirkin davranışlara perde olan sevgi de sevgi zehirlenmesi yapabilir. Yani sevgi ve kıskançlığın ölçülü olması gerekir. Çünkü dinimiz, yeme içmeden, ibadete varıncaya kadar, her konuda ifrat ve tefriti yasaklamıştır.  

 Şeytan insanı iki yoldan biri ile aldatmaya çalışır. Bunların biri aşırılık, diğeri de gevşekliktir. İkisinin neticesi de insanı aynı tehlikeye götürür. 21.11.2021 

                                                                  Ali KARA 

                                                              Emekli Müftü 

Kültür & Sanat Haberleri