Türk siyasetinin tanınmış simalarından ve Kahramanmaraş 19. Dönem milletvekili Ökkeş Şendiller, Gazeteci Emre Soncan’ın kaleme aldığı, 'Son Akıncı- Muhsin Yazıcıoğlu'nun Sır Ölümü' isimli kitabına BBP’nin merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun şüpheli ölümüyle ilgili beyanat vermesi hakkında 'Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ettiği'ni gerekçe gösteren Çorlu Cumhuriyet Başsavcısı Habip Korkmaz’ın başlattığı soruşturma kapsamında Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı'nda ifade verdi.
Yazılı savunmasını sunduğunu söyleyen Ökkeş Şendiller, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini anlattı. İfadesi hakkında basına açıklamada bulunan Ökkeş Şendiller şöyle konuştu: "Ben savcı beyi tanımam. Kendisi ile ilgili kişisel bir meselem de yoktur. Muhsin Yazıcıoğlu davasının 5 yıldan daha fazla bir zamandan beri aydınlatılamamış olması ve ilk yapılan işlemin de takipsizlik kararı olması karşısında kamuoyunun yaşadığı (Dava kapatılıyor mu?) algısının tedirginliğini hissetmekteyiz. Bizler Muhsin Yazıcıoğlu'nun dava arkadaşları olarak hukuki çerçeve içerisinde somut deliller üzerine maddi hakikatin peşinde olmaya devam edeceğiz. Bunu ifade etmek bizim en temel haber alma, haber verme ve delilleri değerlendirme hakkımızdır. Bunun basın yolu ile camiamız ve kamuoyu ile paylaşılması, merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun arkadaşları olarak bizler için vazgeçilmez bir yükümlülüktür. Bundan böyle de adalet arayışımız ve mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir."
“GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDİYORUM”
Cumhuriyet Savcısı Kamil Buğra Akgül’e verdiği ifadesinde kendisine isnat olunan suçlamaları kabul etmediğini söylediğini belirten BBP eski Genel Başkan Yardımcısı Ökkeş Şendiller, şunları kaydetti: “Çünkü bu konuda sosyal medyada, yazılı ve görsel basında çıkan haberlerden farklı bir şey söylemediğim gibi, verdiğim mülakatta hakaret içeren bir ifade bulunmuyor. Kaldı ki savcı beyle ilgili bu konuda çıkan haber ve yorumların hiçbiri tekzip dahi edilmedi. Ben de yaptığım araştırmalarda elde ettiğim bilgilere göre görüşlerimi ifade ettim. Ben, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun arkadaşıyım. Biz birlikte yıllarca bir davanın mücadelesin verdik. O’nun şüpheli ölümü üzerine diğer arkadaşlar gibi ben de ilk günden itibaren gelişmeler yakından takip ediyorum. Dosyadaki delil durumunun tamamını bilmemekle beraber önemli kısmından haberdarım. Bu konuda Devlet Denetleme yetkilileri, Malatya özel yetkili savcısı ve memleketim Kahramanmaraş’ta devam eden mahkemede şahit olarak ifade verdim. Devletin önemli birimlerine görüşlerimi ifade ettim. Ayrıca konu hakkında sosyal medyada, yazılı ve görsel basında defalarca röportaj verdim. TV röportajlarına katılarak bildiklerimi anlattım.
“EN SOMUT DELİL GPS CİHAZI”
Biz camia olarak savcı beyin, helikopterin düşürülmesi ile ilgili olarak en somut delil olan GPS cihazlarını söken kişilere karşı hırsızlıktan dava açması ve bu olayı esas yönlendiren ve talimat verenlerin ve yine GPS cihazlarının sökilmesini Cumhuriyet Savcısından gizleyen kaza kırım ekibinin de içinde bulunduğu 20 kişiye takipsizlik vermesi ve ayrıca Kayseri Valisi’nin (Kurtarıldı, geliyor) diye yaptığı açıklaması ile arama kurtarmanın, cankurtarıcı 3-4 saatinin akamete uğramış olmasına rağmen bu bilgiyi dönemin Kayseri Emniyet Müdürü Orhan Özdemir’den aldığı anlaşılmıştır. Buna rağmen bunların bilgi kaynaklarını gizleyip, sonradan bilgi notu ilettiği Bakanlık müfettişi tarafından tespit edilmiştir. Ancak; bu kişiler yönünden dava açılması gerektiğini görmezden gelip sadece sonradan bilgi notu ürettiği anlaşılan Kahramanmaraş İstihbarat Şube’de görevli Dursun Özmen hakkında ‘Görevi kötüye kullanmaktan’ dava açarak esas dosyaya göre tefrik edip ana suçu görmezden gelerek asli faillere takipsizlik verip ya da değerlendirme dışı tutarak feri faillere dava açmış olması dava bütünlüğünü bozmuş ve kamuoyu nezdinde dava etkisizleştirilmiştir. Bu ise ana suçla (amaç suçlu) araç suçların yer değiştirerek toplumda yanlış bir algı oluşmasına neden oldu. Bu, ben de ve camiamızda yaygın bir kanaat haline geldi. Bu açıklamamda bunu ifade ettim. Bunu yapan Savcı beyin Başsavcı olarak atanmış olması, yaygın bir kanaat haline geldi. Hatta bu yüzden birçok adliye önünde gösteriler ve protestolar yapıldı. Ayrıca; dosyayı bu şekilde kapatacak olan Savcının Başsavcı olarak ödülleneceği daha önceden çeşitli bürokratik çevrelerde dillendirildiği bilinmekteydi. Bütün bu olaylardan sonra kamuoyunda böyle bir algı oluştu. Ben de bunu ifade etmek istedim. Burada hakaret ve tahkir kastım yoktur. Bu açıklamamda, davanın usülüne uygun yürütülmediği ile ilgili siyasi ve hukuki çevrelerde yapılan eleştirileri tekrar ettim. Ayrıca şunu açık yüreklilikle ifade etmek isterim ki; sayın Savcının isabetsiz olan soruşturmaya yer olmadığına dair takipsizlik kararı Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi’nce dosyada delil durumu itibari ile ana soruşturmadan ayrılmayacağı soruşturmanın henüz tamamlanmadığı, dosyanın bir bütün olduğu ve takipsizlik verilen şahısların aleyhindeki delillerin takdirinin mahkemeye ait olduğu gerekçeleriyle red edilerek ana soruşturma dosyasına iade edilmiştir. Kaldı ki sayın Savcı hakkında açtığı davalar ve verdiği takipsizlikle ilgili bir şikayetin olduğu ve bu konuda HSYK tarafından bir soruşturmanın da yürütüldüğü duyumlarım arasındadır.
“İDDİAYA KONU AÇIKLAMALAR YAPTIM”
Ben bu bilgiler ışığında iddiaya konu açıklamalar yaptım. Suç işleme hakaret ve iftira kastım yoktur. Beyanlarım haber alma ve haber verme hürriyeti içerisinde değerlendirilmesi gereken beyanlardır. Bunun şikayet konusu yapılması ve dava konusunda konuşulanlara karşı bir baskı unsuru olarak kullanılmak istendiğini düşünmekteyim. Ben savcı beyi tanımam. Kendisi ile ilgili kişisel bir meselem de yoktur. Muhsin Yazıcıoğlu davasının 5 yıldan daha fazla bir zamandan beri aydınlatılamamış olması ve ilk yapılan işlemin de takipsizlik kararı olması karşısında kamuoyunun yaşadığı (Dava kapatılıyor mu?) algısının tedirginliğini hissetmekteyiz. Bizler Muhsin Yazıcıoğlu'nun dava arkadaşları olarak hukuki çerçeve içerisinde somut deliller üzerine maddi hakikatin peşinde olmaya devam edeceğiz. Bunu ifade etmek bizim en temel haber alma, haber verme ve delilleri değerlendirme hakkımızdır. Bunun basın yolu ile camiamız ve kamuoyu ile paylaşılması, merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun arkadaşları olarak bizler için vazgeçilmez bir yükümlülüktür. Bundan böyle de adalet arayışımız ve mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir."