Muhteşem Gece

Kişisel gelişim uzmanı Üstün Dökmen’in ‘Empati’ isimli kitabında kişilerin cesur kararlar alabilme veya alamama yetisine daha yeni yürümeye başlayıp koltuğa tırmanma sürecinde eriştiklerini okumuştum.Bu kitap da; “Doğu’da,...

Kişisel gelişim uzmanı Üstün Dökmen’in ‘Empati’ isimli kitabında kişilerin cesur kararlar alabilme veya alamama yetisine daha yeni yürümeye başlayıp koltuğa tırmanma sürecinde eriştiklerini okumuştum.

Bu kitap da; “Doğu’da, çocukları tüm dış etkenlere karşı koruyan bir aile yapısının bulunduğu, bu sebeple koltuğa tırmanmaya çalışan çocuğun hemen kucaklanarak koltuğa oturtulduğu, batıda ise çocukların gelişimine hiç karışılmadığı koltuğa tırmanmaya çalışan bebeğin düşe kalka kendi azmi ve kararlılığıyla koltuğa oturduğu” anlatılıyordu.

Sayın Dökmen bu yargılarının ardından her iki yaklaşımında yanlış olduğunu ve bu davranışların ileride çocukların gelişiminde büyük olumsuzlukların oluşmasına yol açabileceğini söylüyordu.

Koltuğa tırmanmasına izin verilmeyen ve koltuğa direkt oturtulan çocuklar gelecekte tek başlarına karar veremeyip başkalarından yardım bekleyen ancak bu olumsuzluğa rağmen ailelerine çok bağlı kişiler oluyorlarmış.

Aksine koltuğa kendi çabalarıyla düşe kalka tırmanan çocuklar ise işlerinde inanılmaz başarı sağlamalarına rağmen ailelerine ve çevrelerine olan sevgi ve saygıları yeterli olmuyormuş.

Sayın Dökmen bu tespitleri yaptıktan sonra; “Çocuklarınızın ileride hem başarılı hem de ailelerine bağlı birer evlat olmasını istiyorsanız koltuğa tırmanmaya çalışan çocuğunuzu kucağınıza alarak oturtmak ya da düşe kalka tırmanmasını izlemek yerine ona düşeceği anda tutulacağı hissini vererek tırmanmasına izin vermelisiniz” diyor.

Çok değerli anne ve babalar, saygıdeğer okul yöneticileri ve eli öpülesi öğretmenler; çocuklarımızı geleceğe hazırlarken onların “Yaparak ve yaşayarak” öğrenmelerine ortam hazırlayın ve bu yolla öğrenmelerine fırsat verin.

BAŞARININ SIRRI

04 Nisan 2014 Cuma günü Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezinde Özel Özderya Koleji’nin 20. Yıl Sanat ve Eğlence Programı vardı.  Programda okulun yedinci ve sekizinci sınıf öğrencileri tarafından hazırlanan yirmişer dakikalık dört oyun birkaç parodi, birkaç şiir dinletisi ve mini bir konser izledik.

Kendileri küçük sanatları çok büyük olan Özel Özderya Koleji öğrencilerinin Programı baştan sona muhteşemdi. İki saat kadar süren programda en küçük bir hataya rastlanmadı. Oyuncular, dekor ve kostüm gerçekten muhteşemdi.

En başta anne ve babalar olmak üzere salondaki tüm izleyiciler oyuncuların bu üstün bu rol kabiliyeti karşısında şaşkına döndüklerini düşünüyorum. Bu yargıya varışımın nedeni gecenin sonunda programla ilgili görüşlerini almaya çalıştığım anne ve babaların samimi itirafları oldu. Geceyle ilgili fikirlerini sorduğum anne ve babaların tamamının cevabı; “Çocuğumuzu sahnede gerçekten tanıyamadık. Bu yönünü gerçekten bilmiyorduk” oldu.

Sahnede izlediğimiz öğrencileri bu denli başarılı kılan sır bence okulda uygulanan eğitim modelinin sonucudur. Bu başarıyı ancak ezberden, test ve sınav kaygısından uzak; “yaparak ve yaşayarak” hayata hazırlanan öğrenciler yakalayabilirler.

İnsanımızın akademik başarının yanı sıra yaşamın her alanında da başarılı olması gerekiyor. Ne mutlu ki okullarımızdaki müfredatlar sürekli yenilenmekte. Yavrularımız artık ezberci bir eğitim sisteminin yol açtığı sakatlıklardan kurtulmak üzereler. Okullarımız her şeyi bilen ve öğreten bir öğretmen ve her şeyin yazılıp çizildiği bir kara tahtadan ibaret okullar değil. Okullarımızın tamamında internete erişim sağlanmış, sınıflarımızın tamamında ise akıllı tahta dediğimiz ekranlar, öğrencilerimizde ise tablet bilgisayarlar var.

Ben Özel Özderya’nın 20. Kuruluş Yılını kutluyorum. Sundukları programın sonunda öğrencilerini gerçekten hayata hazırlayabildiklerine şahit oldum. Bu okulun kendilerine “Yaşa ve Başar”  ilkesini rehber edinen eğitim kadrosunu tebrik ediyorum. Bizlere bu müstesna geceyi yaşatan öğrencilerine ise yaşam boyu mutluluk ve başarılar diliyorum.

Genel Haberleri