Kur’ân’a Nutuk’tan sözler eklensin diyen azılı Atatürkçü

“Cennetse bu yurt, sen onu buldun harabe / bir gün olacaktır anıtın, Türklüğe Kabe! / Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun / Türk ırkının en son bir peygamberi oldun!” mısralarıyla M. Kemal’i ilahlaştıran azılı...

“Cennetse bu yurt, sen onu buldun harabe / bir gün olacaktır anıtın, Türklüğe Kabe! / Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun / Türk ırkının en son bir peygamberi oldun!” mısralarıyla M. Kemal’i ilahlaştıran azılı Kemalist yazar Osman Nuri Çerman, 1949’daki Chp kurultayında devlet ve hükümet başkanları ile milletvekillerinin huzurunda “Dinde Reform ve Kemalizm” başlıklı elli üç maddelik protestan, yâni Kemalist islâm projesini takdim eder.

Chp’nin ilçe başkanlığını da yapan Çerman daha sonra, İslâm’ın vecibelerini, ibadetlerin tarzını değiştiren projesini “Dinde Reform” adlı kitapta toplar ve kitabını, İslâm’ı protestanlaştıracak elli üç maddelik kısmının kanunlaşması için1961 Temsilciler Meclisi’ne gönderir. Malûmdur ki 27 Mayıs’ın kaatil darbecileri 1961 Kurucu ve Temsilciler Meclisi üyelerinin ezici çoğunluğunu darbe yanlısı Chp’lilerden teşekkül ettirmişlerdi.

 

“KUR’ÂN, KEMALİZMİN ÇIKARLARINA UYGUN HÂLE GETİRİLECEK”

İslâm’ı ifsad etme gayesi taşıyan bu mel’un kitaba göre, Kur’ân ve ibadet dili Türkçe olacak ve özeti çıkarılacak. Bütün ibadetlerde bu özetten pasajlar okunacaktır. Kur’ân’ın yazılışı ve ibadetlerin muhtevasında Kemalizm’e, bilime ve devlet çıkarlarına uygunluk esas alınacak. Hâfızlık ve Arapça okuma-yazma Türkiye sınırları içerisinde yasaklanacak.

Yeri gelmişken, Allah’ın dinini bozma fiili laikçi Cumhuriyetin 1928’de lâ-dinî devrimleriyle namazdaki rüku, secde ve kıyamı kaldırmayı teklif etmekle başladığını hatırlatalım.

 

“M. KEMAL’İN SÖZLERİ ÂYET VE SÛRELERE EKLENECEK” 

 

Kur’ân’a Kemalizm’e uygun yeni âyet ve sûreler eklenecek. M. Kemal’in Nutuk ve demeçlerinden derlenecek olan vecizeler âyet ve sûrelere ilâve edilecek. Laik Cumhuriyet’in medenî ve cezaî kanunları sûre olacak ve câmilerde okunacak. “Temizlik sûresi, istiklal ülküsü sûresi, askerlik ve

kahramanlık sûresi, turizm ve ticaret sûresi, kanunlara saygı sûresi, vergi sûresi... gibi birçok sûre namazlarda, cuma hutbelerinde ve diğer ibadetlerde okunacak.

                                                                                                                                     “NAMAZLAR SABAH VE AKŞAM İKİ VAKİT KILINACAK”

Câmide cemaat kılınan namazlar günde iki vakit sabah ve akşam olmak üzere iki vakit kılınacak. Namaz rekatları sekizi geçmeyecek. Oruç tutmak ya da tutmamak serbesttir. Askerler, öğretmenler, çiftçiler gibi devlet ödevleri olan kimseler için oruç tutmak yasaktır.

Kur’ân Kursları kapatılacak, imam hatipler halk eğitim lisesi hâline getirilecek, din derslerinin adı “Görgü ve ahlâk dersleri” olacak. Diyanet İşleri Başkanlığı, “Halkı eğitim ve yetiştirme başkanlığı” adını alacak.

Dinle ilgili kararlar diyanet işleri, ilahiyat fakültesi, sosyoloji profesörleri ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kurulan bir komisyon tarafından yürütülecek ihtilaf halinde tek yetkili MillÎ Eğitim Bakanlığı olacak.

 

“CÂMİLERE M. KEMAL’İN ADI DA KONACAK”

                                                                                                                                               Sıkı durun, zındıklığın dahası var; Câmilere Allah, Hz. Muhammed ve diğer İslâm büyüklerinin adlarının yanına “Türk büyüğü Mustafa Kemal’in adı da konacak. Umuma açık yerlerde gayr-i medenî kılık ve kıyafetle, yâni çarşaf, sarık, türban ve benzeri kıyafetlerle dolaşılması yasaklanacak.

 

ANITKABİR’İ ZİYARET MİLLÎ BİR HAC OLACAK

Hacca gitmek yasaklanacak. Kaçak gidenlere on bin lira ceza verilecek. Atatürk’ün kabri olan Anıtkabir’i ziyaret millî bir hac olacak ve millî bayramlar hac’dan daha kıymetli millî birer ibadet olarak kutlanacak.

Zındıklığın bütün alâmetlerini taşıyan bu hâdiseyi bir de kaynağından, yâni “TC. Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi, Altmış Dokuzuncu Birleşim, Birinci Oturum, 5.cilt, 17 Mayıs1961” tarihli nüshasından okuyalım:

“Başkan Rıfat Cini: Muhterem arkadaşlar, hafta tatilinden bilistifade gittiğim Kütahya'da kaldığım müddetçe pek çok vatandaş 8.5.1961 tarihli Tercüman gazetesinde intişar eden (Dinde Reform tasarısı) adlı yazıyı gösterip ‘Dinimizi değiştiriyormuşsunuz, bu hususta Meclise bir tasarı verilmiş’ diye devamlı ve içten gelen bir kırgınlıkla şikâyet ederek hakikati öğrenmek istediler. Tercümanı hiçbir vakit okumadığım için, hâdise hakkında o ana kadar malûmatım yoktu... Yazıyı tetkik ettim. Hakikat şudur: Osman Nuri Çerman adlı kimse (Dinde Reform) isimli bir kitap neşrederek 15 gün evvel Meclis üyelerine göndermiş bulunmaktadır. (…) İslâm dininde reform yapılmasını Temsilciler Meclisine tavsiye eden ve bu hususta bir kanun tasarısı önergesi düzenleyen Osman Nuri Çerman’nın bu tasarıdaki bâzı fikirlerine diyeceğim yok; fakat bâzı fikirleri var ki, diğerlerinin değerini ve sıhhatini âdeta hiçe indiriyor. Yirmi yedi madde ve yedi buçuk sayfa tutan tasarının başlıca kısımlarını, reformun mahiyetini belirtmek bakımından sunuyorum:

“Bu kanun (Dinde Reform kitabının kanunlaşması hâlinde) Resmî Gazete’de yayınlandığı günden itibaren Türk sınırları içinde bulunan câmilerde ezanlar Türk diliyle yapılacaktır. Ezanda ‘Tanrı elçisidir Muhammed’ şeklinde söylenecektir.’ Namaza imamlar Kur’an’ın yalnız hakikat ve ahlâk esaslarını bildiren ayetlerini seçeceklerdir. Yeni bir Türkçe Kur’an düzenlenecek, Kur’an’a Medenî Kanunla hükümden kalkmış olan şeriat hükümleri konmayacak, onun yerini tutan Medenî Kanun ve Atatürk demeçlerinden parçalar konacak, bundaki dil, Dil Kurumu tarafından öztürkçeye çevrilecektir. Evkaf Genel Müdürlüğü câmilerdeki halı ve kilimleri kaldırarak sıralar koyacak. Her câmide birer kitaplık bulunacak ve gündüzleri namaz kılınacak, kitap okunacak, konferanslar verilecek, cemaatle namaz ancak sabahlan ve akşamlan kılınacaktır. Din mevzuatının fenne, ilme, mantığa, Atatürk ilkelerine uygun olmak şartiyle her türlü münakaşası serbesttir. Süleyman Çelebi'nin mevlidinde tarihî vesikalara dayanmayan iddialar, mübalâğalar kaldırılacaktır. Atatürk’e vatan ve millet duygusuna ait şiirler, güzel sözler mevlitlerde okunacaktır. Câmiye girmeyenlere, ibadet yapmayanlara dinî inançların bâtıl olanlarına ait söz söyleyen veya yazı yazanlara, oruçsuzlar hakkında kâfir veya zındık diyenlere üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.”

“Gerek kurslarda gerek câmilerde yapılacak halk eğitiminde Millî Eğitim organlariyle iş birliği yapılacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında görüş ayrılığı çıkarsa Bakanlığın görüşü kabul edilecektir. İmam Hatip okulları, halk öğretmen okulları haline getirilecek; fıkıh, kelâm, hadis gibi dersler kaldırılacak, bunlara ait kısa bilgi din tarihi derslerinde verilecektir. Camilerde Ali, Ömer gibi Arap halifelerinin isimleri yanında başta Atatürk olduğu halde Türk vatanına, ilmine, güzel sanatlarına üstün hizmetleri dokunanların isimleri yazılacaktır. Cenaze başında ‘merhumu nasıl bilirsiniz?’ denilemeyecek, cenazenin gömülmesinden sonra mezar başında talkın yapılmayacaktır. Çarşıda, pazarda, sokakta ve umumi yerlerde kadınların çarşaf, cepken, şalvar giymeleri katiyen yasaktır. Türk vatandaşlarının Hacca gitmeleri yasaktır.”

 

YENİ BESMELE: “ATATÜRK’Ü YARATAN TANRI’NIN ADI İLE BAŞLARIM”

Her Atatürkçü ve Chp’linin kitaplığında bulunan Osman Nuri Çerman adlı azgın Atatürkçü’nün dinde reform maddelerinin yazılı olduğu “Modern Türkiye için Dinde Reform” (İstanbul, 1956) kitabında zındıklığın ve şenaatin her türlüsü var. “Besmelemiz şöyle olmalıdır” diyor: “Atatürk’ü yaratan Tanrı’nın adı ile başlarım.”

 

YENİ FÂTİHA SÛRESİ: “…ATATÜRK’Ü YARATAN TANRIYA ŞÜKÜRLER OLSUN…”

Bu şarlatanlıkla yetinmiyor, Fatiha sûresinin şu şekilde yeniden yazılmasını istiyor: “Bütün Alemler’in Rabbi olan, esirgeyen, yargılayan ve Atatürk’ü yaratan Tanrı’ya şükürler olsun. Tanrım, Seni severiz, Senin yarattıklarını severiz, Sen’den yardım dileriz. Bizi, Atatürk’ün gösterdiği dosdoğru yola ilet, nimetine erenlerin, gazabına uğramayanların, Atatürk yolundan sapmayanların dosdoğru yoluna...”

 

“HER İŞİMİZE BAŞLARKEN ATATÜRK’ÜN KUTSAL RUHUNDAN KUVVET ALMALI” İMİŞİZ

Bununla da yetinmiyor. Her işin başında M. Kemal’in adının zikredilmesinin bir ayin hâline getirilmesinin şart olduğunu söylüyor: “Atatürk’e inanmak, O’nun yolunda yürümek bir ibadetten başka bir şey değildir. Artık her türlü işimize başlarken, her türlü müşkülatla karşılaşırken Atatürk’ün mânevî ve kutsal ruhundan da kuvvet alabiliriz.”

Hâsılı, bunları anlatmamdaki sebep şudur ki millet çocukları bu pespâye zihniyetin pusuda bekleyen günümüzdeki mensuplarına aldanmasınlar.

-------------------------------------

İLÂVE YAZILAR:                                                                                                     MUARIZIM ÖMAY, HÜKÜMETİN BAZI POLİTİKASINI ÜSTÜME YIKMAYA ÇALIŞIYOR

Ey azizan! Bu ülkede muarızlarımın, muhalefetin insafı kalmamış. Muarızım Ömay, İslamlaşmış Türklüğümü sağlıklı bulmamış. Kendisi ve yandaşları gökten indirilmiş Tanrının Türkleri oluyor ya! Patronu Cemay’dan yine tâlimat almış, yandaşlarını toplayarak internet medyası yoluyla saldırı hazırlıklarına başlayacaklarını haber aldım. Sözde barışçı ve hatalarını kabul eden şu satırlarıyla yine hükümetin bazı politikalarını üstüme yıkıyor ve fakire ait olmayan fiilleri insafsızca üstüme atıyor:

“… ağabeye,

Evvela 'islamlaşmış türklük' ifadesini sağlıklı bulmadığımızı söyleyip geçelim. Evet, İsmail Göktürk'ün gezilerini gıpta ile seyrediyoruz, doğrudur. Türklüğün içini dolduracak cürmümüzün olmadığı da doğrudur da, onu dolduracak koca münevverler nerdedir? Koca koca münevverler doldurmaya çalıştı da biz mi doldurmayın dedik.

Deşt-i Kıpçak'a gidemedik, Gülnara hanımefendi ile İsmail Gaspıralı Bey'i yadedemedik ama tanıtım afişlerine ''all stars'' yazan bu milletlilere bir sözümüz oldu,sizin oldu mu?

Bize, Kul Şerif'in manen ellerinden öpmek nasip olmadı ama amerikan işgaline direnen Sadr'a siz bu milletliler gibi ''neyin direnişçisi çapulcu sürüsü bunlar' 'ya da ''kufeliler müstehaklarını buluyorlar'' ya da ''direndiği için müslümanların katline sebep oluyor'' demedik. Ya, Başbuğ dedik.

Yoluna kurban olduğumuz Süyümbike Hanım'ın minaresine sarılmak nasip olmadı ama gene onun gibi vatanından sürülen bir mücahide olan Rabia Kadir Hanımefendi'nin Türkiye'ye girmesinin yasak olmasına bizim bir sözümüz oldu, sizin oldu mu?

Yusuf Has Hacip'in kabrini ziyaret de nasip olmadı ama Türkçe'nin bu milletliler tarafından en az kemalistler kadar pervasızca katledilmesine, ümmiliğimize rağmen bir sözümüz oldu, sizin oldu mu?

Biz sizin yerinizde olsaydık eğer, Balagay tekkesinde diz çökmek şöyle dursun, ne o tekkenin ve ne Sarı Saltuk'un ne de Aliya'nın adını ağzımıza almaya hicap ederdik. Sizler değil misiniz ki o Bosna'lıları katleden avrupa birliğinden medet uman, ergenekon tutuklamaları için ''bunu amerika yapıyorsa Allah ondan razı olsun''diyen, hakkat sizde iyi cesaret var bizim yüzümüz yerden kalkmazdı huzurda, bakıyoruz da başınız dik geziyorsunuz.

------------------------------------

MUARIZIMLARIN ELEBAŞI CEMAY İFTİRA ATIYOR VE YANDAŞI HUNU’YU TARAFIMA GEÇMİŞ OLARAK SUÇLUYOR

“Bir internet obasında uzun zamandır Türk düşmanlığı yapan bir zata karşı üç kişi dilleri döndüğünce, o sayın yazarın ifadesi ile, muarızlık yapıp Türk milletine vermiş olduğu zararı en aza indirmeye çalışıyorlardı. Ben dahi bu üç Türklük fedaisini ilgi ile izliyordum. Bu kişilerin hunu, cemay ve ömay mahlaslı kişiler olduğunu erbabı bilir. Hatta özellikle hunu mahlaslı kişinin ifadelerinden zaman zaman ömay ve cemay'ın bile rahatsız olup kendi aralarında sayın yazara karşı çok kırıcı girdiğinden mütevellit şikayetlendiklerini konuşurlarken şahit olmuşluğum var. Neyse. Efendim zaman işte neler neler görüyor insan.”

“Gün geldi Hunu namlı muarız, saf olduğu için, malum biz türklerin en bariz vasfıdır saflık, muarız olduğu sayın yazarın tuzağına düşmüş ve Türk milletine olan güvenini kaybedip, tıpkı mahmut esat bozkurt'un birinci meclisteki göstermiş olduğu bitkinlik halet-i ruhiyesi gibi, (malum mahmut esat bozkurt mecliste "artık bu dinle yürünemeyeceğini, dinimizi değiştirmemiz gerektiğini söyleyebilmiş birisi idi), "artık Türk milleti kaybetmiştir, bizde vakit kaybetmeden, gidip "Bu millet" saflarında yerimizi alalım" deyu safını değiştirdi. sağlık olsun. olur mu..., oldu bile... “

“Ancak sayın yazarın geçen günkü yazısına Hunu'nun yorumunu okuyunca "yahu olur da bu kadar mı olur" demekten kendimi alamadım. Bizim muarız olarak yoldaş bildiğimiz hunu, muarızlığı bırakmanın ötesinde, yeni durumunu o kadar benimsemiş ki, sayın Türk düşmanı yazara akıl verir hale gelmiş. Siz olsanız hayretler içinde kalmaz mısınız? Hatta işi o kadar ileriye götürmüş ki ikinci dönem rektörlük yapan ve bir daha rektör olma ihtimali bulunmayan bir hanımın başörtülü halini bir taktik gereği olduğunu çaşıtlıyor bu milletlilere...

Sonra da şaşıracak ne var canım belli ki kabiliyetli çocuk diye kendimi sakinleştirmeye çalıştım.  helal olsun Hunu'ya değil mi...”

MUARIZIM CEMAY’IN FACEBOOK VE TWİTTER YOLUYLA İKİNCİ SALDIRI METNİ

“Sayın abiciğim sen bizim küçük devimizdin. Fikir mağarasında sizinle bulunmak ve gönlümüzce yabandan, gavurdan, elden, ağyardan hasılı milli olmayan her tür nesne ve "kimesneden" uzak ama fikri iddiadan hiç vazgeçmeden ve Türk milletinin düşmanlarından nefret etmekten yorulmadan ahirete yürüyüşümüz devam ediyordu. Biz sizi öyle bildik. Öyle sevdik. Bizim fikrimiz güçlüden yana olamaz. Bizim fikrimiz her daim haktan ve adaletten yanadır.”

“Daha ilk günden itibaren karşı durduğum için gönlüm rahat. Söylenebilecek ne varsa hepsini söyledim. Evvelen ikaz babında, sonra olmadı izah babında, nihayetinde de yanlış yolda olduğunuzu ve muvazenenizi bozmamanız için tabir-i caizse canhıraş feryatlarla sizi, bizi, yani Türk milletini bırakıp uzak ellere gitmemeniz için ne düşündümse söyledim. Size, Mevlana hazretlerinin "demedim mi sana uzak yerlere gitme, senin arı duru denizin benim" diye ağıt yaktığı Selçuklu Sultanlarından Rükneddin Kılıçaslan hikayesini bile anlatmıştım. Geldiğimiz noktalar ne yazık ki bizi haklı çıkardı. Bundan sonra size düşen öncelikle biraz sükut edip arınmanız, sonra da iman tazeleyip tekrar saflarımıza dönmeniz. Biz sizi her zaman bekleyeceğiz. Bizi kendinize muarız ederken de hakkı ve hakikati çarpıtıyor tabir-i caizse göbek altından vurmaya çalışıyorsunuz ama canınız sağ olsun. Biz sizi tenkit ettik ve etmeye de devam edeceğiz.”

“Ayrıca muarızlarınızı da şaşırıyorsunuz dikkat edin. Malum Hunu'yu benim uzak ellere gitmemden faydalanıp saflarınıza çektiniz ya. Ne o yoksa Hunu'yu hala sizden göremiyor musunuz... Ama muvazene mühim bir kere bozulup ta istikameti şaştınız mı artık ne yaparsanız yapın iş yanlışa çıkar. Araba kazaları da öyledir. Direksiyon hakimiyetini kaybederseniz işi kurtarma adına hangi yana direksiyonu çevirseniz fark etmez muhakkak ya bir çukura düşersiniz ya da bir yamaca çarparsınız...  Bu satırlar …"Habervaktim.com" isimli internet obasındaki yazınıza reddiye olarak yazılmıştır.”

------------------

Görüyorsunuz ey azizan! Muarızlarım paranoyaya tutulmuşlar. Hayâl görüyorlar. Paralelciler gibi, bana ait olmayan söz, fiil ne varsa yapıştırıp sağa sola yazarak karalama kampanyası başlatıyorlar. Allah için bu sözlerin hangisi doğru? Naçiz yazılarımın hepsi incelensin. İçinde Amerikan yandaşlığına ve Türk düşmanlığına dair bir kelime çıkarsa kalemimi kırmaya hazırım. Rûz-ı mahşerden evvel aziz okuyucularımızın vicdanında yargılanmak isterim. Dünya böyle işte! Haktan ve hakikatten yana olanlara hep saldırırlar.

Genel Haberleri