Etik kavramsal olarak eylem ve davranışların anlamıyla ilgilidir. Terimin kökeni eski Yunancadaki “ethos” sözcüğünden gelir. Kavram ve konu alanı açısından etik, felsefenin bir dalıdır. Felsefede etik; ahlak, ahlaki kodlar, sorunlar ve yargılar üzerine düşünmeyi kapsar. Etik, insan ve insan guruplarının törel ilişkilerini, değer sorunlarını ele alan bir felsefe dalı olmanın yanında, günümüzde daha yaygın bir kullanım kazanarak örgütsel yaşam içinde “kendine özgü değer ve normlara vurgu yapan” kuşatıcı bir kavram özelliğindedir. Pieper etiği pusulaya benzetir. Pusulaya baktığımız anda hedefe götürecek yolu orada göremezsiniz. Pusula tek yön gösterir. Kişi nereye gideceğini kendi bulunduğu konumdan bakıldığında kuzeye göre nerede olduğunu bilmelidir ki pusula işe yarasın. Dolayısıyla pusula doğru yolu, yani hedefi göstermez. Etik de pusula gibidir. Etik belirli bir eylem için kişiyi zorlamaz. Etik ne yapmalıyım? yada bu doğru olur mu diyen herkesle ilgilidir.
Kamu yönetiminde etik, devletin kuruluş, görev ve işleyiş düzeninde “doğru davranış standartlarını” geliştirip uygulayabilmesine vurgu yapar. Kamuda etik adaletli ve erdemli bir toplum yaratmanın ilk ve en önemli koşuludur. Kamu yönetiminde etik, toplumsal dürüstlüğü sağlama ve temiz toplum özlemine ulaşmada yönlendirici olmaktadır. Kamu görevlisi, görevini yaparken kamu güç ve kaynaklarını kullanır. Kamusal kaynaklar, toplumda yaratılan, yine topluma ait olan kazanım ve birikimlerdir. Bunların kullanılmasında kamu görevlisi keyfi davranamaz, tersine kamu yararını öne çıkarma konusunda daha özel bir yükümlülüğü vardır. Etik alt yapı bileşenleri arasında yer alan siyasal erk, siyasal sistemi ve toplumu yönlendirme gücüyle kendisini gösterir. Etik sorunlara karşı kararlı mücadele gerekir. Bunu başlatacak ve sürdürecek olan da siyasal erk anlamında yürütme organını oluşturan hükümettir. Etik alanındaki uygulamanın niteliğini yasal düzenlemeler yani hukuksal yapı belirler. Etik bir hukuksal yapıda erkler ayrılığı üzerinden yasama-yürütme-yargının ortak çabasıyla kurulup geliştirilir.
Kamuda kurumsal etik düzeninin kurulup işlerlik kazandırılması yönetimin sorumluluğudur. Görevlerin etkin biçimde gerçekleştirilmesi için örgüt ve yöneticilere yönelik toplumda genel kabul gören davranış standartları ve buna ilişkin yargılar yönetsel etiği oluşturur. Yönetsel etik, yöneticilere aldıkları kararları, eylem ve işlemlerinde kılavuzluk yapan değer, ilke ve standartlardır. Bunların amacı, örgütün ve onu yönetenlerin uygulamalarında etik ilkelere dayalı bir sorumluluk anlayışı geliştirmelerini sağlamaktır. Kamu yönetim düzeni, kamu gücünü yönlendirerek yaşama geçiren ona gerçeklik kazandıran organik bir yapıyı vurgular. Böylesi geniş kapsamlı bir düzenin hemen her alanında kamu görevlileri sürekli olarak mesleki dürüstlük ve erdemleriyle sınanmaktadır. Siyasal kararları yönetsel kararlara dönüştürerek uygulamakla görevli kamu yönetiminde; yağma, savurganlık, kayırmacılık türü etik dışı davranışların somut ürünü yetersiz niteliksiz hizmettir. Kamu kurumlarındaki etik dışı tutum, alışkanlık ve eylemler, toplumu daha düşük kalitede aldıkları hizmetler ile yetinmeye zorlarken yönetime güvensizliği de artırmaktadır. Etik sorunlar kamu yönetiminde kirlenmeye ve güvensizliğe yol açar.
Türkiye de kamu etiğine yönelik kurumsal ve hukuksal yapı incelendiğinde 2000’li yılların ortalarına kadar bu konudaki düzenlemelerin dağınık ve bütünlükten yoksun bir görüntü çizdiği görülmektedir. Kamu alanındaki düzenleme 2004 yılında 5176 sayılı kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda değişiklik yapılması Hakkında Kanun ile gerçekleştirilmiştir. Batıda gelişen yeni kamu yönetimi anlayışı yeni bir formla kendi yapısal araçlarını da oluşturmaktadır. Bu anlamda, 5176 sayılı yasayla oluşturulan yeni etik yapılanma kapsamında yeni kamu yönetimi kavramlarına da hukuki bir çerçeve kazandırılmıştır. Hesap verebilirlik, saydamlık, açıklık, vatandaş odaklılık, sürekli gelişme, kalite, standart, misyon, performans kavramları bunların arasındadır. Etik alanını düzenleyen 5176 sayılı yasayla etik konularında çalışma yapmak üzere ilk kez Kamu Görevlileri Etik Kurulu (KGEK) kurulmuştur. Bu kurul kamu kesiminde etik kültürün geliştirilmesine yönelik çalışmalarda bulunmak üzere kurulmuştur. Kurul kamu görevlilerinin uymaları gereken etik davranış ilkelerini belirlemek ve uygulamayı gözetmekle görevlidir. Adından hareketle kurulun tüm kamu görevlilerine yönelik olduğu düşünülsede kuruluş yasası Cumhurbaşkanı, TBMM üyeleri, bakanlar kurulu üyeleri, silahlı kuvvetler ve yargı çalışanları ile üniversite çalışanlarını görev alanı dışında tutmaktadır. Bu durumda KGEK’in görev sınırları belli özellikleri kurumlar ve kurum çalışanları açısından sınırlanmaktadır. Kapsayıcılık açısından bu yapı, kamu sisteminde etik ilkelere duyarlık ve bağlılık anlamında bütünlük sorunu yaratmaktadır.
Her kamu görevlisinin yaptığı işin gereklerini kamusal hizmet sorumluluğu içinde yerine getirmesi gerekir. Kamu görevlisinin yöneticilerin kamu hizmeti üretiminde emeğinden yaralandığı görevlinin hak ve hukukunu koruma sorumluluğu vardır. Bu yönüyle kamu görevlisi ile kamu örgütü arasında daha en başta bir psikolojik sözleşme yapılmaktadır. Bu sözleşme karşılıklı haklar, yetkiler ve sorumluluklar üzerinedir. Beklentilerin yazılı duruma dönüştürülmesi ise konuyu psikoloji boyutundan hukuk boyutuna taşır ve böylece beklentiler hukuksal gerçeklik kazanmış olur. Kamu görevlilerinden beklenen etik ilkelere bağlılık da bu kapsamdadır. Uygulamada Kamu Etik Kurulunun görev alanına giren her kamu görevlisi etik sözleşme belgesini imzalamak zorundadır. Anılan sözleşme, kamu görevlisinin ‘dürüstlük içinde görev yapması için ona hukuki olmanın da ötesinde vicdani bir sorumluluk yükleme işlevi görmektedir.
Kamu etiği kapsamında kamu çalışanlarına yönelik olarak getirilen etik ilke ve standartlarla ilgili önemli düzenlemelerden birisi de 657 sayılı Devlet Memurları Kanunudur. Söz konusu yasada yer alan kamu personel rejimine ilişkin en temel iki ilke liyakat ve kariyer ilkeleridir. Bunlardan Liyakat görevin gerektirdiği kişisel özellik ve teknik yeterliliğe sahip olmayı; Kariyer ise meslek içinde ilerleme ve yükselme sistemini tanımlar. Anılan ilkeleri dikkate almayan ve buna aykırı uygulamaların karşılığı ise adam kayırmacılıktır. Türkiye de adam kayırmacılık yüksektir. Bu da meslekte uzmanlaşma (profesyonellik) düzeyini sınırlarken, etkinliği ve kalitesi düşük bir kamu hizmet anlayışına neden olmaktadır. Ceza yasasına konu yaptırımlar kamu görevlisini etik dışı davranıştan uzaklaştırma yada kaçındırma işlevi de görmektedir. Buna göre “Görevi kötüye Kullanma”nın cezası 1-3 yıl kadar hapistir.
Evrensel anlamda etiğe gerçeklik kazandıran kavramlar arasında yer alan “Dürüstlük ve Tarafsızlık” özel önemde bir ilkedir. Çünkü bu ikisi olmadan etikten söz edilemez. Bunların yanında Ülkemizde etik ilkelerini düzenleyen yönetmelik dürüstlük ve tarafsızlığın yanına “Adalet ve Eşitlik” kavramlarını da yerleştirerek ilkeyi genişletmeye çalışmıştır. Maalesef ülkemizde Nepotik kayırma doğal, iç güdüsel değil, bilinçli ve ussal olarak seçilmiş bir davranış olarak değerlendirilmelidir. Aynı psikososyal ortam içinde ortak kültürel değerleri benimseyenleri anlatmak üzere ve daha çok da hemşeri kayırmacılığı için kullanılmaktadır. Etnik ve Dinsel kaynaklı kayırmalar da aynı kapsamdadır.
Önemli etik ilkelerden biriside çıkar Çatışmasından kaçınma ilkesidir. Kamuda saygınlık yönetimi kamu sistemi içinde yer alanların her türlü çıkar çatışmasından kendilerini ve kurumlarını uzak tutmalarını gerektirir. Çıkar çatışması kamu görevlisinin görevlerini adam kayırmacılığa ve ayrımcılığa değil de kamu yararını gözeterek yapmalıdır.
Şimdi diyeceksiniz yahu bu adam neden anlatıyor durup dururken bu kadar şeyi. Maalesef; günümüzde insanlar çıkar ve koltuk kavgaları ile etik kuralı arasına sıkışmış durumdadır. Birileri koltuk uğruna etik değerleri hiçe sayarak kamuda adalet ve eşikliği, insanlar arasında ayrımcılığı ön plana çıkarmaktadırlar. Kurum yöneticileri çalışanlarına aynı mesafede ve aynı yakınlıkta olmalıdır. Günümüzde insanları liyakate göre değil de kendi dünya görüşlerine göre sınıflandırıp değerlendirilmesi kadar aciz bir uygulamanın günümüz dünyasında yer bulamayacağı aşikardır. Etik kurallar aslında bizlerin yazılı olmayan ahlaki uygulama ve yaşam tarzı ile de aynı kuralları kapsamaktadır. ANLAYANA SİVRİ SİNEK SAZ ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ.