Işid denilen bir örgütün Musul ve Kerkük’e girip kabadayılık etmesi karşısında angutlaşmamızın sebebi demokrasidir.
Askerî kışladaki bayrağımızın PKK’lılarca indirilip, devlet-i âli gururumuzun ayaklar altına alınıp rezil olmamızın müsebbibi demokrasidir.
Suriye ve Irak hudutlarımızın yolgeçen hanına dönmesiyle millî varlığımıza kastedenlere karşı elimizi kaldıramayışımızın sebebi demokrasidir.
Hükümet derhal hükmetmeli ve kimseyi konuşturmadan peş peşe kararlar almalı ve gerekenler yapmalıdır. Hükümet hükümet olmak istiyorsa, milletten aldığı gücü sürdürmekte kararlı ise, toplayıp orduyu;
“Dinleyin beni ey generaller! Bundan böyle milletin verdiği salahiyetle emir komuta bendedir. Gidin Musul ve Kerkük’ ü Türkiye sınırlarına katıp gelin!
Gidin Pkk’nın teslim olmayanlarını din-i İslâm üzere itlaf edip, gelin…” demelidir.
Pkk ve yandaşı cânilerinin molotof ateşiyle her gün yanarak öldüğümüz, şiddetin ve anarşinin kol gezdiği sokaklarda her an gasp edildiğimiz, en işlek caddede bir tinercinin bıçağına muhatap olduğumuz, alkollü bir insan canavarının trafik cinayetine kurban gittiğimiz kötü bir hayatın kaynağı demokrasidir.
Hükümet şayet milletinden aldığı oylara güveniyorsa, şunu bunu dikkate almadan huzur ve dirliği bozan her musibetin başını ânında ezmelidir.
Bu ülkede rezalet ve zina ihtiva eden film, sinema ve televizyon vasıtasıyla her türlü fuhşî faaliyeti telkin eden, Müslüman insanın ahlâk ve yaratılışına aykırı dernekler kurarak sanat adı altında faaliyet ve gösteriler yapan bütün sözde sanatçılar, artistler, zânilerin icraatlarına son verilmelidir.
Alkol kullanarak trafik cinayetleri işleyen, sahillerde ve umuma açık alanlarda çıplak ve dekolte dolaşarak insanları azdıranlar sokağa çıkmaktan men edilmelidir.
İslâm’ın vecibelerinden oluşan içtimaî değerlere saygısızlık eden, caddelerde silah kullanarak masum insanların ölümüne sebep olan, yol keserek vatandaşı sokak ortasında gasp eden bütün çapulcular te’dip edilmelidir;
Apartmanlarda köpek besleyerek insanları rahatsız eden bütün sosyetelerin, anarşistlerin, marjinallerin, magandaların, kırık ayakların, artistlerin fiillerine asla göz yumulmamalı, ânında bastırılmalıdır.
Müslüman ahlâkına ve insanî ölçülere aykırı her istek ve davranışa, her siyasî anlayış ve düşünceye fırsat ve izin veren demokrasi derhal kaldırılmalıdır.
Gayr-ı müslimler dinî gelenek ve düşünceleriyle sınırları belirlenen ölçüler içinde yaşayabilirler. Müslümanlar da dahil, gayr-ı Müslimler, dinsizler, marjinaller, ne idüğü belirsiz gruplar gayr-ı ahlâkî faaliyetlerini ulu orta her yerde icra edemezler, toplumun geneline gösteremezler ve telkin edemezler.
Batı tarzı “demokrasi” kaldırıldığında sokağa çıkıp eylem ve gösteri yapmak yasaklanacak ve herkes işine gücüne bakacak.
Düşüncesini ve isteğini sözle, yazıyla söylemeyip sokakları savaş meydanına çeviren, kamuya zarar veren, dükkân ve araçları tahrip eden,vatandaşı korkutan, polisi “zor” kullanmaya mecbur eden bütün anarşistler ve eylemciler kararlı bir şekilde derdest edilerek, âlim ve fâzıl insanların nasihat edeceği Islahevlerinde “milletime sadakat göstereceğime ve huzurunu asla bozmayacağıma yemin ederim…” tâlimleri yaptırılıp adam olana kadar te’dip edilmelidir.
İslâm’ın merhamet, kanun ve adâlet gücünün hâkim olduğu bir ülkede yaşamayı özledik. Meşrûiyetin ve hâkimiyetin İslâmlara ait olduğu, gayr-ı müslimlerin ise dinî yaşayış, düşünce, vicdan hürriyetlerinin ahlâkâ mugayir olmayan, şiddet ve anarşiye meyletmeyen ölçüler içinde serbest olduğu bir devlet düzeni gelmelidir artık.
Bu tekliflerimizi istihza ile okuyanlar var aranızda. Tanzimat Fermanı’yla birlikte demokrasinin kaldırılmayacağını, gavura gavur denmesinin, alkol ve çıplaklık hürriyetinin kısıtlanmasının, ahlâka mugayir pislik saçan sanat, sinema, televizyon, bale, opera, bar, pavyon, gazino vb. ad altındaki bütün necaset yuvaları ile bu çizgideki dernek ve grupların kanunla temin edilmiş hayat hakkının alınamayacağını ima edercesine sinsice güldüklerini hissediyorum modernlerin.
Böyle bir ülkenin hayâlini kurunuz ki kaypak, sinsi, bukalemun, fırıldak ve hain demokrasiden ve ferdî liberalizmden kurtulalım.
Bizi mutazarrır eden, emniyet ve huzurumuzu temin etmekten mahrum olan demokrasinin barındırdığı hürriyet ve serbestliğin bizim din ü devlet ve millet anlayışımıza uygun olmadığı açık.
Aksine demokrasinin ayartıcı, anarşiye, şiddete ve her türlü kepazeliğe yol açarak farklı hayat gruplarının oluşmasına yataklık edici, bölücü ve kötülükler saçıcı özelliklere sahip olmasından dolayı bu ülkede her gün kıyamet yaşanıyor.
Düne göre İslâmî varlık sahamızın bir miktar açılıp genişlemesine “katkısı” nın olduğu söylenen demokrasinin sağladığı sözde imkânların Müslüman topluma medeniyet ve emniyet cihetinden yâr olacağını sanmayın.
Demokrasinin bize yabancı olan ayartıcı ruhunun, insanî yapımızı bozan hadsiz hürriyet taleplerinin başımıza neler getireceğine kafa yormadıkça, darbeci rejimlerden gördüğümüz zararları demokrasiden de görmeye başlarsak şaşırmayın. Şiddet ve tahribatın müsebbibi bölücü demokrasiyi bir an önce kovalım.