Âlemde, yeryüzünde arkadaş çok çıkar. Tesadüfen karşılaştığında kerhen de olsa selam verdiğin, rastgele buluştuğunuzda iki hanek ettiğiniz, belki de sizin için çok da değeri olmayan biridir. Bu komşunuz da olabilir, mahalleliniz, alış-veriş yaptığınız bakkalınız…
Dost öyle değil. Sırrını paylaştığın insandır dost. Acı gününde, zor ve tatlı gününde yanında olandır. Maddi manevi desteğini esirgemeyen, gerekirse, hayatını feda edercesine sadakatinden kuşku duymadığın…
Bunlar nadir bulunur. Ve sayıları da üzülerek ifade etmek de gerekirse, her geçen gün azalıyor.
Bir kere, kimse kusura bakmasın, gazeteciden, polisten, müfettişten dost olmaz adama. Biliyorum, hemen itirazlar yükselecek, “Ne yapıyorsun, ne diyorsun sen. Yanlış yorum yapma!” diye ahkâm kesenler çıkacak. Karşı itirazlar yükselecek sağdan soldan. Bu gerçeği kendileri de bilirler de, işlerine gelmez.
En yakın bildiğin kimseler, canım-cicim dediklerin bile bırakın günü, saati de geçtik bir yana, saniyesinde seni satıyor, yüzüne karşı taktığı maske ile şirinlik muskası yazıyor ve de arkadan hançerlemeyi ihmal etmediği gibi, seni ucuza piyasaya sürüyor.
Varsa yoksa kendisi…
*
Padişah Abdüllaziz’in Sadrazamı Keçecizade Fuat Paşa (1814-1868) sevilen bir devlet adamıydı.
Emrindeki vezirler bir on O’na sorarlar; “Efendim, gerçek dostlarınız kimlerdir?”
Fuat Paşa şu cevabı verir:
”Şimdi sadrazamım, güç bende, mevki ve ikbal içindeyim. Bunlar elden gittiği zaman beni arayanlar gerçek dostlarımdır” der.
*
Yanında iken değil, arkanı döndüğünde, uzaklaşıp gittiğinde sırıtarak, istihzari bir şekilde, iftira atan, hakaret eden, seni iki paralık etmek için can atan, Allah bizi dost bildiğimiz düşmanların şerrinden muhafaza buyursun!