Gavim Gardaş Nerdesin

Yaklaşık dokuz aydan beri Büyükşehirli olduk. Eskiden beri; ‘şehrimizin ve şehirlimizin iki yakası bir araya gelmez’ denilirdi,  merkez ilçe ikiye bölünerek iki yaka temelli birbirinden ayrılmış oldu. Doğu Yakasına Dulkadiroğlu,...

Yaklaşık dokuz aydan beri Büyükşehirli olduk. Eskiden beri; ‘şehrimizin ve şehirlimizin iki yakası bir araya gelmez’ denilirdi,  merkez ilçe ikiye bölünerek iki yaka temelli birbirinden ayrılmış oldu. Doğu Yakasına Dulkadiroğlu, Batı Yakasına 12 Şubat isimleri verildi. Geçen sene yapılan seçimlerde iki yakaya iki güzel insanı Belediye Başkanı seçiverdik. Aradan dokuz ay geçti; kendilerinden çok şey beklediğimiz, büyük oy farkıyla ‘Belediye Başkanı’ seçtiğimiz bu iki güzel insan, bizlere şu ana kadar kayda değer bir çalışma gösteremediler.

Böylece; ‘gelen gideni aratırmış’ atasözü yine doğru çıktı. Maraşlı dokuz aylık kısa sürede eski Belediye Başkanı Mustafa Poyraz’ı özlemeye başladı. ‘Gavim Gardaş Nerdesin?’ diye aranır oldu. İnattı, bildiğini okurdu, ‘Kaldırım Mustafa’ lakabını alacak kadar kaldırımları söküp geri yaptırmıştı. Ama Allah için boş durmamıştı. Büyük yatırımlar yapamasa da döneminde parkların, bahçelerin güzelliği, sokakların ve caddelerin temizliği her türlü övgüyü hak ediyordu.

Allah nihayet bana da; ‘Yürü ya kulum’ dedi. Bazı akşamları hanımefendiyle beraber yürüyüşe çıkıyoruz. Dikkatimizi çeken ilk şey gelişi güzel her yere atılan çöp poşetleri ve pislik. Çöp konteynerlerini kaldırma projesi kime ait bilmiyorum ama kesinlikle doğru bir proje değil. Kim ne derse desin biz henüz çöp konteynerleri olmayan bir şehirde yaşayacak olgunluğa erişemedik. Çünkü ‘kamu malını kendi malımız olarak görmüyoruz. Çöplerimizi ayrıştırmayı bilmiyoruz. Büyüğüyle, küçüğüyle elimize geçen her şeyi utanmadan her yere atabiliyoruz.’ Şehir doğusuyla batısıyla eskiye göre çok pis denilebilir.

Sayın Başkanlarım, merkezi hükümetler tarafından yıllardan beri büyük yatırımlara hasret bırakıldık. Esef etmedik, dert etmedik. Şehrimizin havasını, suyunu ve huzurlu ortamını ön plana çıkarttık. Kandırılmışlığımız ortaya çıkmasın diye tüm ihmal edilmişliğimizin üstünü kendimiz örttük. ‘Bir isteğiniz var mı?’ denildiğinde, ‘var’ diyemedik. Büyük yatırımların Maraş’ımıza verilmeyeceğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu çerçevede kimseden bir isteğimizde yok. Ama lütfen park ve bahçelerimizi kurutmayınız. Sokak ve caddelerimizi pis bırakmayınız. Zoraki çıktığımız akşam yürüyüşlerimizi burnumuzdan getirmeyin lütfen!

DERSİM

Doğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan bugün ki Tunceli ilimizin eski ismidir Dersim. Kuzeyde ve batıda Munzur Dağları ile Karasu Irmağı, doğuda Bingöl Dağları ve Peri Suyu, güneyde Keban Baraj Gölü ile çevrilidir. Belirgin doğal sınırlarla kuşatılmış olan il toprakları, doğuda Bingöl ve Elazığ, güneyde Elazığ, batı ve kuzeyde Erzincan illeriyle komşudur. Tunceli, 7.774 km2 yüzölçümü ile Türkiye topraklarının % 1’ini kaplamaktadır. Munzur Vadisi Milli Parkı görülmeye değer güzelliktedir.

Bu vatan topraklarında yaşayan 60’a yakın aşiret vardır. Bunlardan 6’sı devlete sürekli baş kaldırır, hainlik ederler.  Devlete asker yollamaz, vergi vermezler. 1921'de Koçgir isyanı, 1925'te Şeyh Sait isyanı, 1927'den 1930'a kadar süren Van isyanları. 1937’den 1938’e kadar devam eden Dersim isyanı yaşanır. 1980’den günümüze kadar devam eden PKK isyanı gibi bir isyandır Dersim isyanı.

Kürt isyanlarının yaşandığı o zamanlarda devleti yöneten adamlar; ‘adam gibi adamlardır.’ Başta Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Mareşal Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Adnan Menderes ve Celal Bayar; ‘devlete kurşun sıkanların elini sıkmak yerine başını ezmeyi’ uygun görüyorlardı. Dersimde yapılanlar bir isyanın bastırılmasından başka bir şey değildir. Gerek Osmanlı döneminde gerekse Cumhuriyet döneminde defalarca isyan çıkartan bu hainlerden devlet adına asla özür dilenmemelidir. Bu hainlerden özür dilemek için her fırsatta can atan bazı siyasiler özürlerini devlet adına değil mensubu bulundukları siyasi parti adına dilemelidirler…

 

Genel Haberleri