ENKAZIN ALTI
19 Mayıs haftasını dört gözle bekliyordum. Cumartesi ve pazar tatiline iki günlük bayram tatilini de ekleyerek dört gün süren bir tatile çıkacaktım. Bu kez çocukları ve hanımefendiyi de ikna etmiştim. Ama olmadı, her zaman olduğu gibi maalesef bu seferde “evdeki hesap çarşıya uymadı” tatile yine çıkamadım.
Acı haber önce Soma’dan sonra komşumuz Kahramanmaraş Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü Mahmut Bakır’ın evinden geldi. Soma’da 700’e yakın işçimiz madende mahsur kalmıştı. Bu acıyla yüreklerimiz kavrulurken Mahmut Bakır kardeşimizin evinin balkonundan düşerek hayatını kaybettiğini öğrendik.
Sevgili Müdürümüzün başına gelen elim kazanın ateşi Kahramanmaraş’ı sararken Soma’da yanan ateş ise yurdun dört bir köşesine ulaşmıştı. İşçi kardeşlerimizin sağ salim kurtulmaları için dua ettik ailecek…
Şom ağızlarımızdan; duadan uzak, küfürbaz ağızlarımızdan çıkan dualar maalesef yine kabul olmadı. Ölü sayısı 700 olmadı ama 301 kardeşimizin şahadeti ile son buldu kurtarma çalışmaları. 301 can gitti Soma’da.
Yetkililer tarafından acıyı hafifletme adına; “Olabilir” dendi. “Bu tür iş kazaları dünyanın her yerinde olmaktadır” dendi. Denmese iyiydi. İnandırıcı olmadı. Kimsenin acısı hafiflemedi.
Hani “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diye bir düsturumuz, “ Bir kişiyi öldüren tüm insanlığı öldürmüş sayılır” gibi bir inancımız vardı. Anlaşılan tüm inançlarımız gibi tüm geleneklerimiz gibi bu güzel hasletlerimizde uçup gitmiş yaşamımızdan…
Semavi dinlerin tamamında ve kapitalizmin dışındaki yönetim sistemlerinin tamamına yakınında yaşam mücadelesindeki esas öğe “insan” iken Allah aşkına biz niye insanımızı koruyamıyoruz? Gerek yeryüzünde gerekse yerin altındaki iş yerlerinde niçin iş güvenliğini sağlayamıyoruz?
Sebep mi; “daha fazla üretim daha ucuz maliyet” olsa gerek.Alınması gereken önlemleri almamak, gerekli olaniş güvenliğini sağlamamak gerçekten üretimi ucuzlatıyor mu acaba? Günü kurtarmak adına belki denilebilir. Kısa vadede belki yararlı olabilir.
Ama felaket geldiğinde, ocaklar söndüğünde fatura o kadar ağır oluyor ki kimseler ödeyemiyor. Ama enkazın altında birileri mutlaka kalıyor. “Ya şirket ya hükümet ya adalet ya top yekûn millet!”
Türk Milleti olarak acımız çok büyük. Yaşadığımız felaketin boyutları ise korkunç. Şehit sayısı belli oldu/biliniyor, dul ve yetim sayısı henüz belli değil. Devlet ve millet olarak ne yaparsak yapalım bu insanlar için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Ne yazık ki bundan sonraki yaşam kocasız, babasız ve evlatsız sürdürülecek…
Geride bıraktığımız felaketlerden ders alabilsek. Kendi ellerimizle çıkarttığımız kanunlara ve kurallara bir uyabilsek. Dere yataklarına ev yapmasak, yaptırmasak. Arabaya biner binmez ilk olarak emniyet kemerini taksak, taktırsak. Maliyeti ne olursa olsun depreme, yangına, sele karşı önlemleri gerçekten alsak, aldırsak. Her yıl binlerce canımızı kaybettiğimiz iş kazalarına karşı, trafik kazalarına karşı gerekenleri yapsak, yaptırsak.
Ahbap çavuş ilişkisinden, particilikten, cemaatçilikten, şuculuk buculuktan uzak durarak kamunun, cumhurun yararını gözetebilsek. Birisine/birilerine haksız yere bir menfaat sağlarken Allahtan korksak kuldan utansak.
“Daha fazla özgürlük” diyene, “milli gelirden adil bir şekilde pay” isteyene kötü gözle bakılmasa. “Grevli sendika” diyenlere, “temiz çevre” isteyenlere, doğal yaşamın devamı adına “HES’lere” karşı çıkanlara “hain bunlar” denilmese.
Bu ülkeyi idare edenlerle etmeye talip olanlar bazı özel günlerde olsun yan yana gelebilseler. Bu beyefendiler senede/yılda bir defa olsa da birbirleriyle kucaklaşabilseler. Faydaları zaten yok bari vatandaşa kötü örnek olmasalar zannımca işlerimiz düzelecek, başımıza gelen felaketler azalacaktır. Bu kafayla gidersek daha çok felakete uğrar daha çok enkaz yaşarız.
Kahramanmaraş Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü Mahmut Bakır kardeşimize ve Soma’da kaybettiğimiz 301 Canımıza Allah’tan rahmet ve kederli ailelerine sabırlar niyaz ediyorum. Cenab-ı Hak bizlere ve bizleri idare edenlere akıl ve güzel ahlak nasip etsin. Allah “enkazın altını” Türk milletine göstermesin…
Türkiye'de, 1941 yılından beri maden ocaklarında 3 binden fazla kişi hayatını kaybetti. En fazla kaybın yaşandığı olay, 1992'de 263 kişinin öldüğü Zonguldak'ın Kozlu ilçesindeki grizu faciası oldu.
Maden ölümlerinde dünyayı geride bıraktık
Türkiye, madenlerde yaşanan ölümlerde dünya sıralamasının en üstlerinde yer alıyor. Dünyanın en büyük iki kömür üreticisi ABD ve Çin'de meydana gelen kazalara bakıldığında ölüm oranlarının Türkiye'den düşük olduğu görülüyor. 2008 yılında Çin'de 100 milyon ton başına düşen ölüm sayısı 127 iken, Türkiye'de 722.
Ekonomi Politikalar Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) 2010 tarihli raporuna göre, Türkiye'de maden kazalarında ölüm oranları dünya devlerini geride bırakıyor. Buna göre dünyada, üretilen yüz milyon ton kömür başına en az ölüm 256 kişi ile 2006 yılında oldu. Bu rakamın en yüksek olduğu yıl, 100 milyon ton üretime 923 kişinin öldüğü 2003 yılı oldu.
Dünyanın iki büyük kömür üreticisi Çin ve ABD'de maden kazaları incelendiğinde, ölüm oranlarının Türkiye'den daha düşük olduğu ortaya çıktı. 2008 yılında Çin'de 100 milyon ton başına hayatını kaybeden madenci sayısı 127 iken, bu rakam 2013'te 37'ye düştü. Buna rağmen Çin'deki ölümler, gelişmiş ülkelerdeki orandan 10 kat daha fazla seyrediyor. ABD'de ise 100 milyon ton üretim başına ölüm sayısının 1 ile 6 arasında değiştiği görülüyor.
Türkiye'de ise 2000 yılında 100 milyon ton başına 710 kişi hayatını kaybederken, bu sayı 2008 yılında 722'ye yükseldi.