Top yekûn Türk Milletinin ciğerini kanatan, anaları ağlatan, bebekleri öksüz bırakan, gencecik babaları şehit eden, suçsuz ve günahsız insanları dağa kaçıran, devlet-millet malı demeden yakan, yıkan, yol kesen, baş kesen bir soysuz var. Bu soysuzun kim olduğunu hemen anladınız değil mi? Elbette anlamışsınızdır. Bu soysuz; 40 seneden beri bu ülkeyi yıkmak için uğraşıyor. Türk Milletine acı çektirmek için savaşıyor. Benim anamda Türk dese de nesebi belli değil. Bu soysuz, Türk Milleti tarafından “bebek katili” olarak anılan Abdullah Öcalan’dan başkası değildir.
Devlet kendisine her türlü imkânı vermiştir. 1948 yılında Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinin Ömerli köyünde doğmuş. İlkokulu Ömerli de, ortaokulu Nizip’te okuduktan sonra 1966 yılında Ankara Tapu Kadastro Meslek Lisesin de yatılı olarak okumuş, 1969 yılında mezun olmuştur. 1971 yılına kadar Diyarbakır’da tapu memurluğu yapmıştır. 1971 yılında Üniversite sınavına girmiş, İstanbul Hukuk Fakültesini kazanmış, bu okulda okurken tekrar sınava girmiş bu kez Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü kazanmış ve kaydını bu okula yaptırmıştır. Bu hain bu imkânları kullanmak yerine devleti yıkma girişiminde bulunmuştur.
Üniversite yıllarında Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürülmeleri üzerine bir protesto eylemine katılmak, Doğu Perinçek ve arkadaşları tarafından çıkarılan Şafak Dergisi’ni dağıtmak suçlarından 1972 yılının Nisan ayında tutuklanmış ve Mamak Cezaevi’nde yedi ay tutuklu kalmıştır. 1975 yılında ilk kez silahlı mücadelenin gerekliliğinden söz etmiş, Ankara Yüksek Öğrenim Derneği Yönetim Kurulu üyesi iken arkadaşı Baki Karer’le, Kürtlerin bir ulus olduğunu, haklarını almak için bağımsız bir örgütlenmeye gitmeleri gerektiğini savunmaya ve yeni bir örgüt kurmanın hesaplarını yapmaya başlamıştır. 1978 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde Ulusal Kurtuluş Ordusu (UKO) adıyla yeni bir örgüt kurmuştur.
Marksist-Leninist temellere dayalı bir Kürdistan devletini silahlı mücadele yoluyla kurmayı hedefleyen bu örgüte Partiye Karkeren Kürdistan (Kürdistan İşçi Partisi) açılımlı “PKK” adı verilmiş ve genel sekreterlik görevine bebek katili getirilmiştir. Örgütü belirli bir süre Lice’den yönetmiş, kısa bir süre sonra Suriye’ye geçerek, örgütün eylemlerini buradan yönetmeye devam etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini içeride ve dışarıda tehdit etmeye başlayan bu kanlı terör örgütü ve onun elebaşı Türkiye’nin kararlı tutumu ve baskıları sonucu 12 Ekim 1998’de Suriye’den sınır dışı edilir. Suriye’den Rusya’ya, oradan İtalya’ya geçer. Kısa bir süre sonra İtalyan hükümeti tarafından da ülkeden çıkarılınca Yunanistan’a sığınır. Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılan uyarılar karşısında direnemeyen Yunanistan yetkilileri terör örgütü PKK’nın liderini Kenya Büyükelçiliği’nde saklamaya çalışır. Bu istihbaratı alan MİT ve Bordo Berelilerimiz tarafından Yunanistan’ın Kenya Büyükelçiliğine yapılan bir baskınla ele geçirilen hain uçakla Türkiye’ye getirilir. Uçakta bir ara konuşturulan bu hain ağlamaklı bir sesle; “Benim annem de Türk” diyecek kadar küçülmüştür. Bebek katilinin üzerinden sahte bir Kıbrıs Rum Kesimi pasaportu çıkmıştır. Türkiye’de, İmralı Cezaevi’nde yargılanmış ve idam cezasına çarptırılmıştır. Bu ceza Yargıtay tarafından 25 Kasım 1999 tarihinde onanmışsa da daha sonra çıkarılan bir yasa ile idam cezası kaldırılmıştır. Bilindiği gibi hâlen tutuklu olarak İmralı Cezaevi’nde tutulmaktadır.
Dün yeryüzünde kendisine sığınabileceği bir ülke bulamayan bu haine bu gün ne yazık ki “İmralı adasında bir devlet başkanı” gibi davranılmaktadır. Zatıâlilerin yanına heyetlerin biri gitmekte biri gelmektedir. Bazı soysuzlar tarafından “ konumu değişmeli” diyerek, önce ev hapsine sonra tahliyesine zemin hazırlanmaktadır.
Bilerek bu tezgâhları hazırlayanlar şunu iyi bilmeliler ki Yüce Türk Milleti buna asla izin vermeyecektir.