Bundan böyle yolsuzluk ve rüşvet soruşturulabilir mi?
Hükümet tarafından yapılanların doğru olduğuna inanıyor musunuz? Ben inanamıyorum. Adli kolluk yönetmeliğinde yapılan son değişiklikle, “cumhuriyet savcılarının yürüttüğü adli soruşturmayla ilgili bilgiler emniyet müdürlerine,...
Hükümet tarafından yapılanların doğru olduğuna inanıyor musunuz? Ben inanamıyorum. Adli kolluk yönetmeliğinde yapılan son değişiklikle, “cumhuriyet savcılarının yürüttüğü adli soruşturmayla ilgili bilgiler emniyet müdürlerine, kaymakamlara veya valilere bildirilecek.” Ayrıca emniyet müdürleri, adli kolluk görevi yapanlar üzerinde 'gözetim, denetim, planlama ve iş bölümü' yapabileceklermiş.
Yürütmenin bu kadar geniş müdahalesine imkân sağlanması, inşallah yargı bağımsızlığını tehlikeye düşürmez. Bizdeki duygusal ilişkilere ve de ahbap çavuş ilişkilerine baktığımızda bu değişikliklerin ne denli endişe verici olduğu görülebiliyor.
Bu düzenlemeyle, kendisiyle doğrudan ilgili olsun veya olmasın, siyasi iktidarların arzu etmediği bir soruşturmanın yürütülebilmesi, hele kapsamlı delil toplama ihtiyacı olan dosyalarda, imkânsız hale geliyor. İçişleri Bakanlığına bağlı emniyet müdürlerinin, savcılık soruşturması için adli kolluk hizmeti veren görevliler üzerinde gözetim ve denetim yetkilerine sahip olması, kuvvetler ayrılığına aykırı. Velhasıl kelam bu düzenleme Hukuk devletinin özüne de sözüne de uymuyor.
Hoca Efendinin bedduası
Önce Muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendiye yakın olduğu söylenen savcılar tarafından mit müsteşarı hakkında tutuklama istemi. Sonra hükümet tarafından dershaneleri kapatma girişimleri. Ardından yine hoca efendiye yakın savcı ve polisler tarafından başlatılan ve içerisine bir bakan, üç bakan çocuğu ve onlarca üst düzey bürokratın da yer aldığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonu. Sonra hükümet tarafından yapılan karşı hamleler. Emniyetteki görevden almalar ve adli kolluk yönetmeliğinde yapılan son değişiklikler. Bu oyunun muhataplarını da biz sade vatandaşları da oldukça yıpratmış gözüküyor.
Türk halkı ağzından hiçbir zaman bir kem söz dahi duymadığı Muhterem Fethullah Gülen Hoca Efendinin son konuşmasında, muhataplarına beddua ettiğine tanık oldular. Hoca Efendi elbette ne yaptığını çok iyi bilen birisi. Yaptığı beddua bilinçsizce yapılmamıştır. Bazı hallerde Peygamber Efendimizin de beddua ettiği bilinmektedir.
Sayın Başbakan Hoca Efendinin bedduasına da yanıt vermekte gecikmedi. Yanıtında; “Biz Müslüman’ın hidayetinin artması için dua ederiz. Laneti için değil. Lanet Müslümanlar arasında öyle bir tezgâhtır ki bumerang gibi döner bunu yapana gider. Bu bakımdan hassas ve dikkatli olmamız lazım. Bizim ne dediğimizi tezekkür etmemiz, bin düşünüp bir söylememiz lazım. Bu makamlar gelip geçicidir. Bu milletin bölünmesine vesile olanlar iflah olmaz. Devletin içinde paralel bir devlet özlemi duyanlar var. Biz buna müsaade etmeyeceğiz” dedi. Anlaşılan o ki bu mücadele daha şiddetlenerek devam edecek gibi gözüküyor.
Bu hususta bir bedduada ben yapmak istiyorum; “Müslümanları bir birine düşürenleri Allah kahretsin.” Bu fitnelerin Müslümanlara fayda getirmeyeceği gün gibi aşikârken hala şiddetlenerek devam etmesi benim için anlaşılır bir şey değil. Dileğim bu kavganın bir an önce sona ermesi…
Cenaze namazını Ulu Camide kılmak daha mı sevap?
Geçtiğimiz hafta Cumartesi günü sevgili kardeşlerim Serdar ve Hakan Paksoy beyefendilerin muhterem pederleri emekli öğretmen Abdullah Paksoy’un hakka yürüdüğü, cenazesinin öğle namazını müteakip Ulu Camiden kaldırılacağı bilgisini aldım. Rahmetlinin tevhidine de katılırım düşüncesiyle namaz saatinden yarım saat önce arabama binerek ulu camiye doğru yola çıktım. Namaza 20 dakika kala caminin önündeydim. Ama uygun bir park yeri bulamadığım için arabamdan bir türlü inemedim. Caminin etrafında birkaç tur attıktan sonra kale dibindeki park yerine arabamı park edip camiye ulaştığımda ezan okunuyordu. Yani rahmetlinin tevhidine yetişememiştim.
Camiye geldiğimde bir değil dört cenazenin olduğunu gördüm. Cenaze namazını ulu camide kılmak elbette daha çok sevap sağlamaz. Ancak cenaze namazlarının ulu camide kılınması isteği çoklarının vasiyeti olabilir. Bu istek cenaze yakınlarının arzusu da olabilir. Öyle veya böyle insanlar pekâlâ cenazelerinin ulu camiden kaldırılmasını isteyebilirler. Bu durumda gerek arabaların park edebilmesi için gerekse trafiğin aksamadan işlemesi için yetkililerin bu duruma bir çare bulmaları gerekiyor. Yoksa birileri yetkililere beddua edecek. Tutar mı tutar…