Bahaettin Karakoç ve dolunay yan yana gelince, bir geceye iki ay doğmuşçasına şule yaymak-tadırlar. Gönül dünyamızın kapısı aralanarak söz ülkesine yolculuk yapılmaktadır.
Karakoç; şiirlerinde sözü sırlayıp, Maraş bindallısı gibi işler. Gönül şehrinin kapısını sözle motifler, sözle kilitler. O hiçbir zaman sözün ucuzunu söylemez. O bir aşk şairidir. Onun şiirinde ucuz şeyler bile paha biçilmez inciye dönüşerek dile zenginlik katmıştır. Çünkü biz biliyoruz ki Karakoç her sözü gönlünün derinliklerine dalarak, subjektif boyuttan objektif boyuta taşır. Onun sözü, şiiri, kültürel zenginliğimizi ve ağızda anne sütüne benzetilen Türkçenin inceliklerini ilk elden servis yaparak unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizle yüzleşmemize sebep olur. “Şiir bütün insanları ilahi bir kâinata davet eder” der. Anadolu’dan kopmadan metropellere seslenen Karakoç; oralardan aldığı sesleri kendileştirerek doğduğu ve içinde yaşadığı kültür ırmağına aktarır. Avamla havas arasında kültür köprüsü olmayı başararak zoru yenmiştir.
Medeniyetin en büyük ayağı olan şiir ailesine kattığı değer bakımından önemli bir birikime sahip olmamıza kapı aralayan Karakoç, soylu şiirin şairidir. Ulvi gayeler için yaratılan insan, yüksek değerler peşinde at sürdüğü ve ömür tükettiği sürece mübarektir. İnsanın içinde taşıdığı dağ ile derinliği doğru orantılıdır. Sözden ibaret olan şiirin hakikatte bir değerinin ve yerinin olmasına inanan Karakoç; zamana direnecek güçte olması gerektiğinin sancısını on iki yaşında, 1942 yılında başladığı şiir serüveni süresince çekmiştir. İşte bu yüzden şahsi gayretiyle çıkardığı dergiye “Dolunay” derken, yaptığı şiir şölenine de “Dolunay Şiir Şöleni” demiştir.
Dolunay ismi bir tesadüf değil, bir zaruretin zuhurudur…
Sözlüğe baktığımızda “dolunay”, “bedir”e karşılık gelmektedir.
Bedir ise eski edebiyatta güzellik, tasavvufta da vahdet sembolü olarak kullanılan teşbih unsuru-dur.
Sözlükte “olgun, kâmil” anlamına gelen, ayın en parlak ve dolgun halini ifade eden bedir, Türk-çe’de “dolunay, ayın on dördü”gibi tabirlerle karşı-lanır. Bir başka bakış açısında ise; pınara veya çeşmeye benzetilen, arza nur ve feyiz akıtan dolunay, âb-ı hâyatın dışında karanlıklar ülkesine giren Hızır’ı temsil eder. Hızır nasıl bilhassa darda kalanlara yardımcı ve rehber olmakta, imdada yetişmekteyse dolunay da karanlıkta kalanlara Hızır gibi yardımcı olmakta, karanlıkta kalmış bahtsızların yolunu aydınlatmaktadır.
Tanzimatla başlayarak Cumhuriyet dönemiyle devam eden şiirdeki yönümüzü kaybedişimiz, her millî şairde olduğu gibi Bahaettin Karakoç’ta da sorumlu davranma ve mesul hissetme duygusunu öne çıkarmıştır. Onun içindir ki; çıkardığı edebiyat dergi-sine “Dolunay”, şiir şölenine de “Dolunay Şiir Şöleni” demeyi beraberinde getirmiştir. Yeni yetişen genç kalemlere yol-yordam açsın, millî şiiri içine düştüğü karanlıktan çıkması için dolunay misali ışık olsun istemiştir.
Kahramanmaraş’ta Şair Bahaettin Karakoç tarafından 1986 yılında çıkarılmaya başlanan ve 37 sayı çıkarılan “Dolunay Dergisi” adına, ilki 1987 yılında gerçekleştirilen ve 16 yıl düzenli yapılan geleneksel “Dolunay Şiir Şöleni”nin 17.si bu yıl Kahramanmaraş Belediyesinin katkılarıyla 08 Haziran 2013 Cumartesi günü özellikle Anadolu’nun dört bir yanında yaşayan şairlerin yanı sıra, iki de Can Azerbaycan’dan misafir davet edilmişti. Şölene her ne kadar Kahramanmaraş belediyesi sponsorluk yapsa da, programın iğneden ipliğe tüm hesabı ve tasarrufu Karakoç’a aitti. Açılış konuşması sırasında söz alan Kahramanmaraş Beld. Başk. Mustafa Poyraz; “Bahaettin Abi ne dediyse biz onu yaptık” diyerek yapılan ve yaşanılan bunca güzelliğin adresini kamuoyuyla paylaşmıştır.
8 Haziran 2013 Cumartesi günü Kahramanmaraş’ta gerçekleşen Geleneksel Dolunay Şiir Şöleni öncesi Necip Fazıl Kısakürek Kültür Sitesi’nde saat 14.00’te Yrd. Doç. Fetih Yanardağ, M.Önal Mengüşoğlu, Muhsin İhsan Subaşı ve Ramazan Avcı, Bahaettin Karakoç’la ilgili panel ve söyleşilerinden ziyadesiyle faydalandık.
TRT Sanatcısı Harun Yöndem’in sunuculu-ğunu yaptığı 17. Geleneksel Dolunay Şiir Şöleni saat 20.30’da başladı ve Ramazan Avcı’nın okuduğu do-lunay şiir şöleni duası ile başladı. Türkiye’nin dört bir yanından 46 şair şiir okuyarak şiirseverleri şiir deni-zinde yüzdürdüler.
İşte Karakoç’un davetinde yer alan kendi adıma kendini bahtiyar sayan şairlerin alfabetik sıraya göre işte isim listesi:
Abdulvahap Akbaş Tekirdağ, Abdarrahman Adıyan Bursa, Abdarrahman Şen İstanbul, Ahmet İrgin Ankara, Ali Şeyh Özdemir Gölbaşı/Adıyaman, Arif Eren Balıkesir, Aşık Elbrus Azerbaycan, Ataol Behramoğlu İstanbul, Ayşegül Keskin İstanbul, Bahaettin Karakoç Kahramanmaraş, Bayram Bilge Tokel Ankara, Beste Sakallı Kıbrıs, Bünyamin Küçükkürtül Kahramanmaraş, Cevat Akkanat Bursa, Duran Boz Kahramanma-raş, Filiz Nur Atalan Gaziantep, Hasan Ejderha Kah-ramanmaraş, Haşim Kalender Afşin, Hayrettin Dur-muş Adana, Hayrettin Orhanoğlu Trabzon, İnci Okumuş Kahramanmaraş, Kemal Deniz Malatya, Lütfi Şehsuvaroğlu Ankara, Mehmet Akif Şahin Kah-ramanmaraş, Mehmet Aycı Ankara, Mehmet Gözükara Elbistan, Mehmet Mortaş Kahramanmaraş, Memmed Aslan Azerbaycan, Metin Önal Mengüşoğlu Bursa, Prof. Dr.Muhammet Nur Doğan İstanbul, Muhsin İlyas Subaşı Kayseri, Mustafa Erkenekli Ankara, Mustafa Özçelik Kütahya, Mustafa Emre Adana, Mustafa Okumuş Kahramanmaraş, Müşür Kaya Canbolat İstanbul, Özcan Ünlü İstanbul, Samiha İkbal İstanbul, Sıddık Özer Kahramanmaraş, Şahin Taş Adana, Tacettin Şimşek Erzurum, Prof. Dr.Turan Koç Kayseri, Yahya Akengin Ankara, Yasin Mortaş Kahramanmaraş, Yaşar Bayar Erzurum, Yu-nus Emre Altuntaş Bursa.
Ata yadigârı şiir geleneğini düzenlediği şölenlerle yeniden gün yüzüne çıkaran şair Bahaettin Karakoç, şair ve şiirsever konuklarına ev sahipliğini hakkıyla yerine getirmiştir. Ben de Gözükara olarak bu manalı âna şahit olmanın bahtiyarlığını duyanlardanım.
Türk şiirinin köşe taşları arasında yerini alan, Maraş şiirini şaha kaldıran, özgüvenin bekçisi, şiirin tetikçisi ömrün bereketli, talihin yar olsun usta…
Mehmet Gözükara-Elbistan