Kahramanmaraşlı tarihçi Yalçın Özalp, "İnanç Turizmi ve Eshab-ı Kehf" sempozyumunun kalıcı olabilmesi için teoloji enstitüsünün kurulması gerektiğini söyledi.
Kahramanmaraş Valiliği'nin öncülüğünde gerçekleştirilen "İnanç Turizmi ve Eshab-ı Kehf" sempozyumu ile 3 semavi din açısından da önem taşıyan Eshab-ı Kehf için 50 akademisyen bir araya gelerek konuyu tüm ayrıntılarıyla ele almıştı. Eshab-ı Kehf üzerine yıllardır araştırmalar yapan tarihçi Yalçın Özalp, konuya farklı bir boyut kazandırarak, atılan adımların kalıcı olabilmesi için Eshab-ı Kehf Teoloji Enstitüsü kurulması gerektiği fikrini ortaya attı. Eshab-ı Kehf'in nerede olduğu, kaç kişi oldukları ve kaç yıl uyudukları yönünde bir şey söylemesinin mümkün olmadığını, Kur'an-ı Kerim'de bu konuda münakaşaya girilmemesi istendiğini anımsatan Özalp, şöyle konuştu:
"Eshab-ı Kehf hakkında yıllarca evvel 1980'lerden başlayan süreçte çeşitli araştırmalar yaptım. Bilhassa Faruk Sümer hocam Maraş'a geldiğinde bana bu konuda hazırlık yapmamı ve kitaplaştırılmasını istedi. Ben çalışma yaptım, Eshab-ı Kehf hakkında çeşitli derlemelerde bulundum ve folklorik bilgilerden sonra Kur'an-ı Kerim'e el atıp incelemeye başladım.
Eshab-ı Kehf suresini okuduğumda 22. ayeti kerimesinde, "bazı kimseler: 'Onlar üçtür, dördüncüleri köpekleridir' diyecekler bunlar.(bazıları da): 'onlar beştir altıncıları köpekleridir' diyecekler. Bunlar gaybı taşlamaktır.(bazıları ise): 'Onlar yedidir, sekizincileri köpekleridir' diyecekler. Der ki: 'Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır'. O halde onlar hakkında,(sana bildirilen) açık deliller dışında bir münakaşaya girme ve onlar hakkında hiç kimseden bir şey sorma." satırlarıyla karşılaştım. Yani ayeti gördükten sonra Eshab-ı Kehf'in nerede olduğunun tartışılmasına ben kişi olarak karşıyım. Ancak Faruk Sümer hocam ertesi yıl kurtuluş sempozyumuna geldiğinde durumu anlattım. 'Ver o vesikaları ben yapayım. Sevabı da günahı da benim olsun' dedi ve elimdeki vesikaları verdim ve hocam kitaplaştırdı."
Faruk Sümer'in bu kitabı yazmasından kendinin de mutlu olduğunu ifade eden Özalp, "Hocam bu konuda daha sonra bana mektuplar yazdı bu mektuplardan bir tanesi de Mevhibe Savaş'ın 'Kahramanmaraş'taki gönül sultanları kitabında da yer aldı." Ben hocamın yazmasına taraftardım. Çünkü benim bin tane kitabımın, hocamın bir makalesinin bile seviyesinde olmayacağı için hocamın bu konuda bir eser yazmasına taraftar oldum. Ama Eshab-ı kehf'in nerede olduğunun halen münakaşasında değilim" diye konuştu.
Dünyanın 33 yerinde Eshab-ı Kehf'in olduğuna yönelik bilgiler yer aldığını, sadece Türkiye'de Kahramanmaraş, Selçuk, Tarsus ve Diyarbakır olmak üzere 4 yerde Eshab-ı Kehf bulunduğuna dikkat çeken Özalp, bu konuya temas etmesinin nedenlerini anlattı. "Eshab-ı Kehf nerede deniyorsa, orada bir Teoloji Enstitüsü kurulsun" diyen Özalp, sözlerini şöyle tamamladı:
"Eshab-ı Kehf'in nerede bulunduğuna dair bir iddiada bulunacak değilim. Çünkü Eshab-ı Kehf, kim nerede olduğunu söyleyebilecek cesareti gösterebiliyorsa oradadır. Bu konu hakkında incelediğim eserlerde çeşitli iddialara rastladım. Bazı yazarların eserlerinde peygamber efendimizi şahit gösterdiğini gördüm. 'Eshab-ı Kehf mağarasının nerede olduğunu mevlam bilir' dedikten sonra diyoruz ki madem ölümden sonra tekrar dirilişe inanıyoruz. Bu inanışa tarihi safahatta olduğu gibi bugün de Museviler, İseviler ve Muhammediler inandığından Eshab-ı Kehf dünyanın neresinde diyorsak orada bir Teoloji Enstitüsü kurulsun. Bu enstitüyü de Birleşmiş Milletlerin yetkili organları kursun. Semavi dinlerin din adamları, ilim adamları bu enstitüde araştırmalar yapıp, dünya barışının temellerini atsınlar. Bunun çok yararlı olacağını düşünüyorum. Bu konuyu hassaten öğrencilerim olan Afşin Belediye Başkanı Fazlı Aydoğan ve Belediye Başkanı Mustafa Poyraz'ın dikkatlerine sunuyorum. Çünkü bir sempozyum düzenlenerek girişim yapıldı. Bu girişimin kalıcı olan yanı bir enstitünün kurulması olur. Teoloji enstitüsü nerede deniyorsa orada kurulsun."