Ya ben çok safım, ya siz! Acaba hangisi?
Geçenlerde bu konuyu tartıştım dostlarımla, beni kınadılar, “Sen ya çok safsın, ya çok kurnaz. Hangisi olduğuna karar veremedik. Bilmece gibi adamsın. Şifre gibi konuşuyor, şifreli yazıyorsun. Çıkar ağzından baklayı” dediler.
Aha çıkartıyorum.
Evet, bir ilçeye veya okula müdür olabilmeniz için öyle ehliyete, liyakate gerek de yok. Artık bunlar demode oldu günümüzde.
İlçe milli eğitim müdürü olabilmek, bir okul yönetici olabilmenin yegâne kriteri yandaş sendikaya üye olmanızdan geçiyor. Ve bu camiadan sorumlu milletvekili ile iyi geçinmeniz, kendinizi tanıtmanız, merhaba demeniz, Ankara’ya, meclise gidip ziyaret etmeniz gerekiyor.
Eğitim Bir Sen, iktidar döneminde palazlandı, büyüdü maşallah koskoca oluverdi. Ve yönetici yanında bir öğretmen ataması için dahi olabildiğince etkili.
Aksini iddia eden varsa, buyursun!
Bir kere, partili değilseniz, ağır abi-abla bir siyasetçi ile içli dışlı değilseniz, en etkili bir sendikaya üye olmadıysanız, arada sırada siyasetin mihenk taşları ile fotoğraf karesinde görünmüyorsanız, bir ünlü milletvekilinin, siyasetçinin yakını, eşi-dostu değilseniz, birinin kartvizitini cebinizde taşımıyorsanız, ağzınızla kuş tutsanız nafile!
On parmağınızda on marifete de bakmıyor, aldırmıyor kimse!
*
Bir ilçeye ilçe müdürü, ya da bir okula yönetici olmak istiyorsanız, önce milli eğitimden sorumlu milletvekiline saygı ve bağlılığınızı bildireceksiniz. Sonrası kolay!
Kriter, miriter hikaye.
“Ben, benim!” derseniz, ayak diretirseniz, talimatları ve ricaları es geçerseniz, sizi kapının önüne koyarlar, sorumlu ve etkili bir ilçe müdürü iken, bir de bakmışsınız ki, kızağa çekilmiş, pasifize edilmişsiniz.
Şerefinize, onurunuza, hasiyetinize ve meslek aşkınıza zaten itibar eden yok, o halde başınızın çaresine bakın!
Ya da tez zamanda bir ağır abi sendikaya üye olun, ya da milli eğitimden sorumlularla yakınlaşma içinde bulunun.
İstikbal göklerde değil, sendikalarda çünkü!!!…