Yanık yüreklerden yâre yakılan,

Bir içli destandır bizim türküler…

Gönülden çağlayıp dile dökülen,

Kutlu bir fermandır bizim türküler…

 

Bir dut dalı can bulunca ellerde,

Yaslayıp başını yatar kollarda,

Hangi duygu dile gelmez tellerde,

Bağlamada şandır bizim türküler…

 

Saz ustası; üstâdından el tutar,

Yüreklere mızrap vurur, tel tutar,

Perdelerde uzun ince yol tutar,

Cihânı seyrandır bizim türküler…

 

Asırların nefesinden iz vardır,

Sevdâ ateşinden kalmış köz vardır,

Her “âh”ın içinde binbir söz vardır,

Ehline ayândır bizim türküler…

 

Türkü vardır; şâhı dize getirir,

Türkü vardır; Kaf Dağı’nda oturur,

Türkü vardır; bizi alıp götürür,

Bir tayy-i mekândır bizim türküler…

 

Bir pîrin bâdesi, bir dost selâmı,

Bir şiir nefesi, bir aşk kelâmı,

Gül yüzlü güzele gül ihtirâmı,

Hak’tan armağandır bizim türküler  

 

Mısralarda ışır gönül terimiz,

İçinde saklıdır ruh cevherimiz,

Ata yâdigârı mücevherimiz,

Evlâda nişandır bizim türküler…

 

Sevincin, elemin, aşkın, hicrânın,

Hayata hükmeden en sıcak ânın,

Türkülerde atar nabzı zamanın,

Yaşanmış devrândır bizim türküler…

 

Düğünde, dernekte, toyda söylenir,

Şehirde, yaylada, köyde söylenir,

Halayda, sinsinde, çayda söylenir,

Cenkte mehterândır bizim türküler…

 

Davul vurur, kıt’aları titretir,

Çalar zurna, gökkubbeyi inletir,

Hüznü nefes nefes neyde dinletir,

Sineyi yakandır bizim türküler…

 

Âşığın gönlüne düşmüş sevdâdır,

Yürek sızısına derttir, devâdır,

Baraktır, zeybektir, uzun havadır,

Hoyrattır, tatyandır bizim türküler…