Geçen hafta bir yazı yazmıştım ama yayınlamadım. Yazımda; Kurban bayramının son günü IŞID’ın Kobane’ye saldırmasını bahane ederek “yemek yedikleri çanağı kirleten hayvanlar gibi” ülkemi kirleten soysuzları resmetmeye çalışmıştım. Bu yazımda; özgürce, diledikleri gibi yaşayabildikleri tek ülkeyi yangın yerine çeviren, birçok suçsuz/günahsız ve masum insanı gözlerini kırpmadan katleden terör uşaklarını anlatmaya çalışmıştım. Kobane ile yakından uzaktan hiç bir alakası olmayan sade vatandaşların evlerini, iş yerlerini, arabalarını hatta kendi kullandıkları otobüsleri, kendi çocuklarının okuduğu okulları ve kendi kızlarının kaldığı öğrenci yurtlarını yakan IŞID’ın tek yumurta ikizi olan bu caniler çetesini anlatmaya çalışmıştım. Yazının çok sert olduğunu ve her şeye rağmen bir gün gerçekleşeceğini düşündüğüm Türk/Kürt kardeşliğine zarar verir korkusuyla yayınlamak istemedim. İşte o yazıyı törpüleyerek, ikinci, üçüncü tashihten geçirerek bu hafta yayınlama kararı aldım.

Hiç değişmediler, değişmeyecekler

07 Ekim 2014 Salı, Kurban Bayramının son günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Gaziantep’e gider. İslâhiye’deki Suriyeli sığınmacılarla bayramlaşmak ister. Burada yaptığı konuşmanın bir bölümünde; “Kobane’yi kuşatma altına alan IŞİD örgütünün bitirilmesi için kara harekâtının şart olduğunu aksi takdirde Kobane’nin düşeceğini” söyler.

Cumhurbaşkanının konuşmasından birkaç saat sonra terörün eş başkanı Selahattin Demirtaş tarafından yapılan yazılı açıklamada; “Kobane’de yaşanan katliam girişimine karşı 7’den 70’e bütün halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz. Bütün uluslararası kurumlar, demokratik kitle örgütleri, emek ve meslek örgütleri, kadın ve gençlik örgütleri, demokratik güçler Kobane’de yaşanan vahşete karşı harekete geçmelidir. Bundan böyle her yer Kobane’dir. Kobane’deki kuşatma ve vahşi saldırganlık son bulana kadar süresiz direnişe çağırıyoruz. Çözüm süreci ile Kobane’nin birbirinden koparılamayacağını, barışın yolunun Kobane’den geçtiğini bir kez daha vurguluyoruz” denilerek kana susamış sırtlanlarını sokağa döker.

Öte yandan terörün bir başka eş başkanı Aysel Tuğluk ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kobane düştü düşecek” sözlerine karşılık Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Erdoğan Kobane’nin düştüğünü söylüyor. Çok beklersin. Bil ki, Kobane düşerse Ankara da düşer. Kürtler de kendi kaderini tayin eder” diyerek adeta sırtlanlarına kan dökme emri verir.

İsyanın bilançosu çok ağır oldu

Terörün eş başkanları tarafından yapılan bu açık ve aleni başkaldırı/isyan daveti üzerine sokağa dökülen hayvan sürüleri önlerine çıkan ne varsa yakıp yıkmağa ve kan akıtmaya başlarlar. Yurdun her köşesinde IŞİD tarafından Irak’ta, Suriye’de yapılan vahşete denk bir vahşet sergilenmeye başlanır. Sokaklar bu canilere terk edilir. Bilanço çok ama çok ağırdır.
İçişleri Bakanı Efkan Ala tarafından yapılan açıklamaya göre: 35 ilde yaşanan başkaldırıda 31 kişi hayatını kaybetmiş, 212 okul binası, 67 emniyet binası, 25 kaymakamlık binası, 29 parti binası, çocuk yuvaları, Kızılay kan merkezleri, belediye binalarının aralarında olduğu 1.113 bina, 1.177 araç yakılmıştır. Bu tablonun yaktığı ateş henüz sönmeden Bingöl’den gelen acı haberle Türk Milletinin yüreği yeniden yangın yerine dönmüştür. IŞİD’in yumurta ikizi PKK hayvanları tarafından Emniyet Müdürü Atalay Ürker ve beraberindekilere uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlenmiş, saldırıda Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ile Başkomiser Hüseyin Hatipoğlu şehit edilmiştir.

Kırk yılı aşkın süreden beri bu dinsiz, imansız, hayvandan daha aşağılık varlıklar tarafından yapılan vahşet aynı vahşettir. Değişen hiç ama hiçbir şey yoktur. Ne yazık ki sürekli kazanan ve güçlenen taraf bu hainlerin tarafıdır. Bu sırtlanların yaptıkları her zaman keselerine kalmaktadır. Memlekette rüzgâr esse bebek katilinden yardım talep edilmekte ve bu soysuzdan resmi makamlar tarafından bir kahraman yaratılmaya çalışılmaktadır.

Cenab- Hak Türk Milletine sabır versin. Düşmanlarıyla mücadele etme azmi ve gücü versin. Yaşanan olayları doğru bir şekilde anlama ve yorumlama yeteneği versin. Başka ne diyebiliriz ki?