Klişe sözler, hep aynı konular, aynı bakış açıları ve aynı çıkarsamalar…Herkes olması gerekenden, etik olarak düzgün olan davranışlardan bahsediyor; vicdanlı olmak gerek, aldatmamak gerek, yardımcı olmak gerek, kibar olmak ve insanlara iyi davranmak gerek vs… Peki; herkes bu kadar adaletli ve bilinçli konuşabiliyor-yazabiliyorsa neden yaşanan milyonlarca hayal kırıklığı, mutsuzluk, kargaşa ve sevgisizlik var? Konuşabilecek insanların azlığından yakınıyorum, çünkü konuşurken; düşünmek, öğrenmek, zevk almak ve samimiyeti anlamak istiyorum, ama ne yazık ki, günümüzde az rastladığım bir durum, dolayısıyla insanların birbirini anlaması kişileri birbirine yakınlaştırıp güzel dostluklara yelken açabilir! Herşey mükemmel olsaydı ne çarpıklık ne de tarihe düşülecek bir not olurdu. Bakınız, gerçekte vicdanen her insan, yaptıklarından sorumludur ve rüzgarın önünde bir yaprak olmadığını da bilir zaten? Yoksa yaprak misali rüzgara göre savrulananlardan mısınız? Tükettiğimiz ve tüketildiğimiz bir ömrün içinde neleri kaybetmiyoruz ki… Samimiyetimizi, cesaretimizi, doğrularımızı ve gözlerimize baka-baka yaptığımız o sıcacık muhabbetleri kaybettik! Herşey elektronik ortamlara bırakıldı hal-hatır, bayramlaşma, iyi dilekler, temenniler vs… Hızla tüketildi sıcak ve samimi dostluklar, rüzgar savurdu sanal ortamın soğuk ekranına…Dokunamıyor ve hissedemiyoruz…Ve ne acıdır ki, hayıflanmalarımız  her kaybedişin çok sonrasında geliyor…Kısaca parmak göze mutlaka geçiyor. Unutulmamalıdır ki, her insanın dünyasında içinde barındıracağı çok geniş ummanlar vardır, yeter ki gönlünüzün kapısı sevgi ile açık olsun, saygı ile yol alsın! Düşünce çoğu zaman bir ummandır insana, bozulan ve kaybolan değerleri siz açığa çıkarın. Nasıl mı? Kimliğinize güzel olanı yükleyin, gereksizleri silin gitsin! Sevgiden bahsetmek istiyorum, sevgi;  içten gelen bir duygudur, öğretilmez. Saygı ise bir davranış biçimidir ve eğitimsiz olmaz, bu eğitim ise ailede başlar ve kişinin kendi değer yargılarıyla bütünleşerek hayata dökülür. Saygı ve sevgi insanlar arasında bir bağ oluşmasını aynı zamanda toplumda barışı sağlar. Saygı tek başına yeterli değildir, saygının yanında sevgi de olmalıdır ki, insanlar birbirleriyle yardımlaşma ve dayanışma içinde olsun! Bakınız, bir toplumu ayakta tutan barış ve dayanışmadır.  Sizin deyiminizle, karşı taraf bile olsa  insanları anlamak ve fikirlerine saygı duymakla sevgi dolu bir ortam yaratabilirsiniz. Bakınız hangisini anlatayım “dert bir değil ki, elvan, elvan” kısaca şunu belirtmek istiyorum; bir toplumun huzurlu bir şekilde yol alabilmesi için öncelikle her bireyin kendini tanıması, kabul etmesi ve mensubu olduğu toplumun değer yargılarını bilmesi gerekmektedir, ayrıca birey saygı, değer ve yeterlilik duygusunu taşımalı aksi durumda bu duygulardan birini bile yetersiz hissederse, yaşamdan aldığı doyum ve hazdan usanır, sonuç olarak kendini sevmeyen ve kabul etmeyen bir çoğunlukla karşı karşıya kalarak huzursuz bir toplum yaratmış oluruz. Taktir edersiniz ki, herşeyin başı sağlık ve huzurdur, daha iyi nesillere, daha iyi geleceklere merhaba demek için, işe kendimizi ve düşüncelerimizi olumlu yönde tartarak ve yaşam hacmimizi pozitif yönde genişleterek başlamalıyız. Önce BİZ başlamalıyız, karşı taraf değil…

Tüm zaaflarımızı ve manevi duygularımızı sömüren, bir türlü doymayıp artık herşeyimizi talep eden elektronik sıstemin bu son ve en büyük dayatmasına direnmek istiyorsak, önce onun yöntemlerini iyi öğrenmeli, sonra da güzel bir yaşam için savaşmak zorundayız…İşin özü şunu söyleyebilirim; bir amaca bağlanın insana  ya da maddeye değil…