Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu (HAKSEN) Genel Başkanı Ayhan Çivi, sendikacılık ve Türkiye’de son günlerde yaşan olaylara yönelik yaptığı değerlendirmelerde, “Şu anda ülkemiz pek çok tartışmanın içerisinden geçiyor. Ülkemiz de bir kavga var ancak biz Kamu Çalışanları ve HAKSEN olarak bu kavganın ne tarafıyız ne taraftarıyız bu kavga bizim kavgamız değildir. Bu kavga çalışanların ekmek kavgası değildir. Bu kavga maalesef bir egemenlik kavgasıdır. Bu kavga kamu kaynaklarının kullanılma kavgasıdır” dedi.

HAKSEN Genel Başkanı Çivi yaptığı değerlendirmelerde ve kamuoyu bilgilendirmelerinde şunları söyledi:

“Biz gerçekten de artık yüzdelik zamlar yerine, insanca yaşayabileceğimiz ekonomik koşullar sosyal haklar talep ediyoruz. Bu süreci elbette ki biz bir vatandaş olarak dikkatle takip ediyoruz. Ama ne kimseyi zan altında bırakacak ne mahkum edecek nede kimsenin günahını vebalini alacak durumda değiliz. Zira tüm vatandaşlarımız gibi bizde yargının, hakkın, hukukun tecelli etmesini kim haklıysa kim haksızsa bunun yüce adalet önünde teslim edilmesini ve sorumlulardan hesap sorulmasını bir vatandaş olarak bekliyoruz.
YETKİLİ SENDİKALAR SENDİKACILIĞIN İTİBARINI YOK EDİYOR

Benim de zamanın içinde bulunduğum sendikal hareket gerçekten de son derece umut dolu mücadeleye gönül veren insanlarla beraber kamu çalışanlarının hak ve hukukunu koruyacak bir zemine doğru giderken maalesef memur sendikal hareketi büyük bir darbe almıştır. Ve hala bana göre o darbenin nasıl ülkemizde askeri cuntaların demokrasi üzerindeki müdahalelerin izleri hala silinemiyorsa hala Türkiye’de bir demokrasi mücadelesi hala Milletin egemenliği tartışılıyorsa sendikal mücadelede maalesef bu darbenin izleri çok derinlere kadar inmiştir.

Ama bu durum maalesef bu hem sendikal camiada hem siyasal camiada hem de memur camiasında sorgulanmamıştır . Üstü kapatılmıştır. İşte bugün kamu çalışanlarının maalesef içinde bulunduğu durum bu darbelerinde büyük ölçüde etkisindedir değerli arkadaşlar. Maalesef Türkiye’de hakka, hukuka, adalete ve sendikal mevzuata dayanan bir mücadele değil, siyasal ve ideolojik referansların önde çıktığı ve her iktidarın kendisine göre bir sendikal yapı oluşturduğu bağımlı bağlantılı bir sendika hareket içerisindedir. Maalesef yetki bu sendikal anlayışların elindedir. Dolayısıyla da bizim yıllardır bas bas bağırdığımız toplu sözleşme hakkı istediğimiz bunun için büyük mücadeleler verdiğimiz toplu sözleşme hakkı bile iki yıldır, iki dönemdir toplu görüşmeden çok daha gerisinde toplu görüşmeyi aratacak bir acz içinde sonuçlanmıştır.”