Yıllardır eğitim sistemine yönelik olarak atılan her adım, yapılan her yasal düzenleme ve fiili uygulama, okulöncesinden yükseköğretime kadar eğitimin bütün kademelerinde piyasalaştırma ve ticarileştirme uygulamalarını arttırmış, kamu kaynakları özel okullara aktarılırken, devlet okulları kendi kaderine terk edilmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı, var olan sorunları derinleştiren ve her yıl yeni sorunlar yaratan politika ve uygulamalarıyla attığı her adımda başta eğitim emekçileri olmak üzere, öğrenci ve velileri mağdur etmeyi sürdürmektedir. Öğrencilerin özel liselere, meslek liselerine, imam hatip liselerine ve açık liselere yönlendirilme süreci TEOG ile resmen bir zorunluluğa dönüşmüştür. 134 bin öğrenci meslek liselerine ve imam hatiplere zorla kaydedilirken, bugüne kadar açıklanan boş kontenjan sayısı sadece 52 bin 167’dir. Bugünkü verilere göre 82 bin öğrenci zorunlu olarak meslek lisesine ve imam hatibe devam edecektir.

Okullarda siyasi iktidar çizgisinde olmayan tek bir yöneticinin bile görev almaması için düğmeye basılmış ve bütün okullarda tarihin en kapsamlı sendikal-siyasal kadrolaşma ve tasfiye operasyonu gerçekleştirilmiştir. MEB, eğitimde yıllardır farklı kimlik, dil ve kültürleri yok sayan, din ve inanç istismarına dayanan, doğrudan dayatmacı politikalarının okullarda istediği gibi uygulanması için okul müdürlerinin tamamına yakınını kendi siyasal kadroları arasından belirlemiş, Eğitim Sen üyesi okul müdürlerinin yaklaşık yüzde 96’sı tasfiye edilmiştir.

Bugüne kadar kamu emekçilerinin hakları çıkarılan torba yasalarla sürekli tırpanlanmıştır.  Angarya çalışma, performans değerlendirme, mülakat ya da sözlü sınav uygulamaları ile iş güvencemiz elimizden alınmak istenmektedir. Zorunlu rotasyon dayatmasıyla birlikte aday öğretmenlere sözlü sınav getirilmesi iş güvencemizin aday öğretmenlik sürecinden başlayarak adım adım kaldırılmak istendiğini göstermektedir.

Öğretmen atamalarında, özür grubu, il içi ve il dışı tayinlerde yaşanan sorunlar sürmektedir. Öğretmen açığının 140 bin olduğu bir dönemde sadece 40 bin öğretmenin atanması yapılmış, yıllardır atama bekleyen işsiz öğretmenler bir kez daha hayal kırıklığına uğratılmıştır. Okullarda yardımcı hizmetli ve memur açıkları ile angarya çalıştırma uygulamaları sürmektedir.  Öğretmen açıkları her yıl olduğu gibi bu yıl da ücretli öğretmenlerle kapatılacak, okul öncesinde ikili eğitime geçildiği için eğitimde güvencesiz istihdam uygulamaları artarak devam edecektir.

Türkiye’nin her yerinde imam hatip okullarına yeterli talep olmamasına rağmen normal ortaokullar ve çok programlı liseler içinde imam hatip sınıfları açılmış, bazı okullar tel örgü ve duvarlarla bölünerek öğrenciler mağdur  edilmiştir. İktidarın bir sonraki hedefi, karma eğitimi tamamen ortadan kaldırmaktır. Yıllardır toplumda yaratılan kutuplaşmanın bir benzeri okullarda, hatta sınıflarda yaratılmaya çalışılmaktadır. Bir velinin öğrencisini İmam Hatip ‘e göndermesi tabiki en demokratik hakkıdır. Fakat iktidar burada öğrencileri imam hatiplere ve meslek liselerine mecbur bırakmıştır.Buradan soruyorum bu yasaya imza atanların kaçının çocuğu imam hatip’te veya meslek liselerinde okuyor. Özel Eğitime Devlet tarafından verilen destekle zengin çocukları özel okullara gitmekte Fakir çocukları ise İmam Hatip’e ve Meslek liselerine Mecbur bırakılmıştır. İktidar  her alanda olduğu gibi, eğitim alanındaki siyasal hedeflerine ulaşmak için halkın dini duygularını istismar etmekten çekinmemektedir.

Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, bu yıl da anadilinde eğitim hakkı talepleri yok sayılmış, anadilinde eğitim almak isteyen çocuklar ve aileleri yine karşılarında devletin güvenlik güçlerini bulmuşlardır. Eğitimde ayrımcı ve dayatmacı olmayan, farklı kimliklerin, dillerin ve inançların yok sayılmadığı bir eğitim sistemi için herkesin anadilinde eğitim alma hakkına saygı gösterilmesi gerektiği açıktır. Türkiye laik eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusunda da geleneksel reflekslerini sürdürmektedir. Eğitim Sen, laik eğitim ve anadilinde eğitim hakkı mücadelesini sürdürme konusunda kararlıdır.

Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı şunu çok iyi bilmelidir ki, eğitim ve bilim emekçileri eğitim üzerinden oynanmak istenen oyunun ve boyunlarına geçirilmek istenen zincirin farkındadır. Eğitim ve bilim emekçileri ne kendilerinin ne de çocuklarımızın, siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerine kurban edilmesine asla izin vermeyecek, siyasi iktidarın eğitimi ve toplumu kendi çıkarları doğrultusunda “tek tip”leştirme yönündeki girişim ve uygulamalarına bütün gücümüzle karşı duracağız.

Eğitim Sen olarak, attığı her adımda tekçi, baskıcı ve dayatmacı uygulamaları ile eğitim ve bilim emekçilerini, öğrencileri ve velileri mağdur eden Milli Eğitim Bakanlığı’nı bir kez daha uyarıyor, taleplerimize kulak verilmesini, eğitimde yaşanan sorunların kalıcı olarak çözülmesini istiyoruz.

TALEPLERİMİZ:

– Kamusal, demokratik, bilimsel, laik ve anadilinde eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.

– Eğitimin bütün kademelerinde, bilimsel kurallara göre eğitim yapılmalı, kendi siyasal-ideolojik çıkarları için okullarda din ve inanç istismarı anlamına gelen uygulamalardan derhal vazgeçmelidir.

– MEB, öğrencileri özel okullara, meslek lisesi, imam hatip ya da açık liseye yönlendirmekten vazgeçmeli, TEOG yerleştirmeleri sürecinde yaşanan sorunlar en kısa sürede çözülmelidir.

–  Eğitimde siyasi kadrolaşmaya, zorunlu rotasyon girişimlerine, angarya çalışma ve performans uygulamalarına derhal son verilmelidir.

– Öğretmen ve yardımcı hizmeti açıkları kapatılmalı, okullarda ve üniversitelerde angarya çalışma uygulamalarına, Eğitim Sen üyelerine yönelik soruşturma, sürgün ve görevden almalara son verilmelidir.

– Memur Sen’in imzaladığı ihanet sözleşmesi nedeniyle oluşan enflasyon kayıplarımız karşılanmalı, maaşlarımıza 2014 enflasyon farkı kadar “ek zam” yapılmalıdır.

–  Kamu kaynakları özel okullara değil, devlet okullarına aktarılmalı, eğitime yeterli bütçe, okullarımıza ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.

Yıllardır sesimizi duymayanlara, taleplerimizi görmezden gelenlere inat, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğimiz bilinmelidir. Siyasi iktidarın ve MEB’in gerek toplumsal yaşamda gerekse eğitim sisteminde hayata geçirmeye çalıştığı politika ve uygulamalar karşısında bütün eğitim ve bilim emekçilerini, velilerimizi ve öğrencilerimizi örgütlenmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.