Dün Belediye Başkanımız Sayın Mustafa Poyraz’ın kayınpederi Ahmet Şerbetçi’yi (67) toprağa verdik. Allah mekânını cennet eylesin!

Har canlı gibi o da doğdu, büyüdü ve yaşama veda etti. Başkan Poyraz, Kıbrıs Meydanındaki eczanesini taşıdığı günden beri, merhum Ahmet Şerbetçi’yi görmemiştik. Eczane eski yerinde iken ara sıra görüşmüşlüğümüz, konuşmuşluğumuz olmuştu.

Şimdi Hak’kın rahmetine kavuştu.

Dedik ya, her canlı ölümü tadacak, Ahmet Şerbetçi de her fani gibi ayrıldı bu dünyadan, sevenlerini üzdü, nihayetinde hayata veda etti.

*

Haberi aldığımda Ilıca’daydım. Gitmem gerekti, son anda da olsa yetiştim cenazeye, Ulu Cami’ye…

Gelirken, yolda daha düne kadar Poyraz’ın dibinden ayrılmayan, onu dilinden düşürmeyen bir tanıdıkla karşılaştım. Poyraz deyince, ağzından bin Poyraz daha çıkardı.

O kadardı yani…

“Hayır, gitmeyeceğim!” deyiverdi. Şaşırdım tabi. Çünkü daha düne kadar Poyraz’a toz kondurmayan bu arkadaşımız, cenazeye gitmekten imtina etmişti.

Sebebini sordum, ısrar etmememi salık verdi.

Şunu sordum; “Peki, Mustafa Poyraz, şayet yeniden başkan adayı gösterilse idi, yani 30 Mart 2014 mahalli seçimlerine büyükşehir belediye başkan adayı olarak girseydi, cenazeye gelir miydin?”

Durdu, şaşırdı, apışıp kaldı, ne cevap vereceğini bilemedi, kelimeler boğazında düğümlendi, kekeler gibi; “Amma zor zoru sordun ha, burası üniversite sınav salonu mu?” deyiverdi.

 

İnsanoğlu var dostu. Ne demiş atalar, “Varlık seviştirir, yokluk dövüştürür,”

Düşenin dostu olmazmış. Yeni dönemde Poyraz yok ya, dikkat ediyorum, halka daralıyor, çevre daralıyor, düğününe gelenlerin sayısı bile bunu belli ederken, yine dikkat ediyorum, bazıları Poyraz ile yana yana gelmekten bile imtina ediyorlar.

Birileri görür de, üzülür, yanlış düşünür diye…

Zaten daha şimdiden personelinin yüzde sekseni sırtını çevirmiş durumda. Oysa o çapsız adamları, o beş kuruş etmez sözde müdürleri, o kanı ciğeri iki para etmeyen bilmem kimleri Poyraz getirmiş,  deyim yerindeyse adam etmiş, koltuk vermiş, makam vermiş, altına araba bile çekmişti.

Yoksa senin kilon kaçaydı lan!

Yat kalk Poyraz’a dua edecekken, cenazesini duyduğun halde gelmedin.

Poyraz istesin, ismini bile veririm. Hem de en yakını… Adam ettiği, adam yerine koyduğu…

 

Neyse…

Gelen gelir, gelmeyen gelmez. Kimsenin keyfine hükmedecek halimiz yok.

Her zaman diyorum ya, sayın Mustafa Poyraz’ın ekmeğinin tuzu yok!

Belediyede nankör çok!

İkinci ve hatta üçüncü sınıf adamları adam yerine koyup, makam, koltuk ve altına araba verirsen, olacağı buydu zaten. Fazlasını beklemeyeceksin!

Yine her zaman söylediğim, yazdığım bir sözü yinelemek istiyorum.

Poyraz’a müstehak!

*

Tabi yeni dönemde de Poyraz ile yola devam edilecek olsaydı, manzara farklı olacaktı. İki eli kanda olsa gelecekti o deyyuslar! İki ayak da ödünç alırdı hem de… Gider, kuyruk bile sallardı.

Ama yazıklar olsun size.

Sevgili ve sayın başkanım Poyraz, kuşkusuz iyi niyetli, dürüst ve hoşgörülü bir insan.

Ama dostlarını, düşmanlarını tanımakta geç kaldı, belki de bunu düşünmeyi aklına bile getirmedi ama bazen en yakın dostlarını bile görmedi, ihmal etti, aramadı, sormadı, sonunda da olacağı buydu. Bunu kendi istedi. Kendi ayağına kurşun sıktı. Kendi ipini kendi çekti. Başkasında suç, günah aramasına gerek yok!

Başın sağ olsun başkanım.