“Gül” sevdâsı özge candır, candan öte cân Efendim. Cânım cânâna kurbandır, cânıma cânân Efendim. “Ol” hükmüne “Gül”dür fermân, “Gül”dür cümle derde dermân, Zâtı nurdur, hâli nûrân; “Ahlâkı Kur’ân” Efendim. “Gül”den gelir bize himmet; şâd ü handân olur ümmet, Şânı “Âlemlere rahmet”; beyânı Furkân Efendim. Emrolundu “Gül”e biât, “Gül”e bes...
Mazlum ve mahzun bir nesil Hayatlarını dâvâları için sebîl ettiler. Tarihteki isimsiz kahramanları temsil ettiler. İnançlarbağlı, Tûran illerine sevdalıydılar. “Türkiye” denince kalpleri bir başka çarpardı. Yüreklerinde hep vatan ve bayrak aşkı vardı. Türk’e muhabbeti İslâm’a hürmet bildiler. Gönül mîmarlarının rahlesinde gerçek aşkı buldular. Ve her zaman ...
“GÜNAHSIZ DİLLE”[1] YAPILAN DUÂLARDA BULUŞMAK NİYÂZIYLA HAYIRLI CUMALAR DİLİYORUM. Duâ, kulun; hâlini Allah(c.c.)’a arzetmesi; acziyetini, günâhlarını, isyanlarını ve pişmanlıklarını Kâdir-i Mutlak Olan Âlemlerin Rabb’ine “korku ve ümit”[2] içinde îtiraf edip, yalnız O’ndan yardım dilemesi ve yal...
SILA-İ RAHÎM[1]* Gurbet var alınyazımda, Sıla tütüyor gözümde, Hasret yüklü her sözümde; Yarpız[2] kokar buram buram, Deşildikçe azar yaram. Bir türkü gelir dilime, Hicrân olur her kelime, Vuslat çıkar mı yoluma? Bir gün buluşuruk[3] zahar,[4] Tama[5] sılayı rahîm var. Oğuzların bir koluyum, Yedi Uyurlar[6] iliyim, Özbeöz Türkmen...
Altınoluk Dergisi’nin 2005 yılı Haziran sayısında yayınlanan ve Hac yolunda Hakk’a yürüyen rahmetli babam Celâl Güneş’i (1917 – 1987) anlattığım BEN BİR BABA TANIMIŞTIM başlıklı yazımı; Rahmet-i Rahmân’a yolcu ettiğimiz babalarımızı Fâtihalarla, hayatta olanları da hayırlı ömür, sağlık, âfiyet ve hüsn-i hâtime duâ ve niyazlarıyl...
RUHİ KILIÇKIRAN’DAN, FIRAT ÇAKIROĞLU’NA ALLAH(C.C.)’IN RAHMETİ HER DÂİM ÜZERLERİNE OLSUN, MEKÂNLARI CENNET-İ FİRDEVS, RUHLARI ŞÂD OLSUN… 27 Mayıs 1980 günü şehit edilen GÜN SAZAK BEY’in; dünya zahmetinden Hakk’ın rahmetine vuslatının 41. yılında onu minnet ve hürmetle anıyor, hasretle arıyor, Yüce Allah’tan; mekânını...
Hasret şâha kalkar, gözler nemlenir, Yürekte sızıdır gurbette bayram… Efkâr ateşinde hüzün demlenir, Hicrânın közüdür gurbette bayram… Her bayram sabahı artar kederim, Bir gariplik çöker, bin âh ederim, İfâdeye sığmaz düşüncelerim, Bitmeyen dizidir gurbette bayram… Mâtemlerin mekân tuttuğu yerde, Hayâlin sılaya gittiği yerde, Tâka...
Vatan gibi kutsal, ekmek gibi mübârek, Türkçe gibi nezih, su gibi aziz, gün ışığı gibi tertemiz, gökyüzü kadar engin bir yüreğin sâhibi olan siz, annelerimiz… İnsanlığın neş’e ve saâdet güneşi, muhabbet ve merhametin sönmez ateşi, yuvamızın tüten ocağı, hânemizin şefkat kucağı, evimizin sevgi çerâğı, âilemizin hayat menbağı, “ateşi”, “suyu”, hav...
İLMİYLE ÂMİL, ÎMANIYLA KÂMİL YERİ DOLMAYAN BİR BÜYÜK ÂLİM, GERÇEK BİR MÜTEFEKKİR VE “ALTIN BEYİNLİ” BİR MİLLÎ MÜRŞİD, BİR CUMHURİYET OSMANLISI: EROL GÜNGÖR O; sosyal hâdiselere ilmî bir pencereden bakmış, önyargılara, tabulara ve ideolojik dayatmalara hiçbir zaman iltifat etmemiş, ‘İlâhî kurallar dışında tartışılmayacak hiç bir mesele yoktur’ düşüncesiyle ...
Hakk’ın sevdasıyla yanan kalplerimiz, gözlerimizin okyanusunda serinler. Bu serinliğin hazzını yaşayabilen insanların gönül diliyle terennüm edilen her kelime; göz pınarlarında ifadesini bulurken gözler terler ve gözyaşı olarak yanaklarda gamzeleşir. İç âlemimizde şâhikalaşan duyguların, gözlerden inciler halinde süzülmesini ifâde etmeye bilmem ki kel...
KIBLE YÜREKLİ, “GÜL” GÖNÜLLÜ, HİLÂL BAKIŞLI, HAMZA DURUŞLU, TURAN DÜŞÜNCELİ BİR GÜZEL İNSAN: MUHSİN BAŞKAN Şeyh Edebâli’nin dediği gibi; “İnsanlar vardır; şafak vaktinde doğup, akşam ezânında ölürler.” İnsanlar; kendilerine tahsis edilen sayılı nefesleri tamamladıktan sonra, bu dünya gurbetinden aslî vatanlarına doğru yol alırlar. “İki kapılı bir han” den...
DÜNYA TARİHİNİN DÖNÜM NOKTASI: ÇANAKKALE DİRİLİŞİ Ecdâdımızın; “İhtiyar dünya kuruldu kurulalı şu ‘Boğaz Harbi’nin eşi menendi hiç görülmedi!” dediği, âlimlerin de, “Dünya tarihinin dönüm noktası” diye nitelediği Çanakkale muharebeleri; İslâm’ın varlık-yokluk mücâdelesini veren Türk Milleti’nin, Boğaz’ı geçmek isteyen Haçlıların son teknolojiye sahip dona...
“ÜLKÜ DENEN NAZLI GELİN”E SEVDÂLI BİR GÜZEL İNSAN: HÜSEYİN ARAS Gönül hânemize yine bir hazan rüzgârı esti… Ölüm, her zaman olduğu gibi yine “erken gelen” yakıcı bir nefesti… Mart ayazında kalplerimiz bir kere daha üşüdü ve yeniden buz kesti… Kûs-i rıhlet çalınca, sararan yapraklar birer birer düştü dalından… Ve “Kubbe-i Hadrâ”dan feyz alan bir [&hell...
Cenâb-ı Allah’ın bizlere bahşettiği en kıymetli hazînelerden ve en büyük nîmetlerden birisi de hiç şüphesiz sağlıktır. En büyük ihsân olan sağlık; kıymeti ancak kaybedildiği zaman anlaşılabilen paha biçilmez bir taçtır. Bu mevzûda Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.); “Sağlık, vücutları sağlam olanların başına konmuş bir taçtır, onu yalnız hastaların gözü görür.” ...
Mİ’RAC GECESİ’nin; Kendi mi’râcını hakkıyla ihyâ edemeyen Müslümanların şuurlanmasına, İslâm Âlemi’nin ümmet olma idrâki içinde hareket ederek bir daha kıyâma durmasına, Hilâl’in insanlık ufkuna bütün haşmeti ve bedir güzelliğiyle yeniden doğmasına, “Gül” kokulu baharları yeşertmek için rahmet yüklü bulutların yüreklere yağmasına Göz bebeklerimizdeki sancını...
Hayatın semâvî renklerinin solduğu, “eşyânın hakîkati”nin maddeye müncer olduğu, ruhlara katmer siyahı gecelerin dolduğu ve mânânın anlamının kaybolduğu bir devirde yaşıyoruz. Öyle bir devir ki; ilmin hakîkati ve hakîkat ilmi vahyin nefesiyle dirilmiyor, varlığın hikmeti ve zamanın kıymeti yeterince bilinmiyor, “zübde-i âlem” olan insanın “zâtı” “hoşça” sesl...
Câhiliyye Devri’ndeki karanlıkların bağrına güneş olup doğduğun gibi gel… Gel, Ey “Âlemlere Rahmet” Olan Resûller Resûlü!.. Günah prizmalarında kırılan îmânın zayıflayan ışığını, gurûbu olmayan İslâm Güneşi’yle yeniden nurlandırmak için gel… Gel, Ey Gül Mushaflı Sevdâmızın Sembolü!.. Küfrün katran siyahı gecelerinde yolunu şaşıran, ...
Akşamla beraber gün batımında, Duygular içime dâvetsiz gelir… Bir sevdâ yeşerir hasret kınında, Gurbet türküleri göğe yükselir… Turkuaz düşlerim sınır ötesi, Yâd eller araya duvar koysa da… Türkistan ufkunda gönlümün sesi, Haritalar bizi ayrı saysa da… Uzak diyarlarda kalan yârânlar, Kesretten vahdete yol bulamadık…...